Gazze’deki katliamlara dikkat çekmek ve Refah Sınır Kapısı'nın açılması çağrısıyla gerçekleştirilen Küresel Gazze Yürüyüşü, Mısır’da hükümet baskısı ve sivil saldırılarla karşılaştı. Umut Kervanı Genel Başkan Yardımcısı Erdal Elibüyük, yaşananlara ilişkin İLKHA'ya önemli açıklamalarda bulundu.

AFAD’dan Deprem Tedbirleri: Hayat Kurtaracak Öneriler Paylaşıldı
AFAD’dan Deprem Tedbirleri: Hayat Kurtaracak Öneriler Paylaşıldı
İçeriği Görüntüle

12 Haziran’dan bu yana Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan Elibüyük, 16 Haziran akşamı İstanbul’a dönüş yaptı. Mısır’daki atmosferi, “turistik bir gezi değil, insanlığın vicdanı adına yapılan bir yürüyüştü” diyerek değerlendiren Elibüyük, maruz kaldıkları muamelelerin “İslam ülkelerine yakışmadığını” vurguladı.

"Mısır Otoritesinin Tavrı Kabul Edilemezdi"

Elibüyük, yürüyüş boyunca yaşadıkları zorlukları şöyle özetledi:

“Havalimanında bekletilmeler, gözaltılar, kaçırmalar, otel baskınları ve baltacıların saldırıları... Hepsi açıkça bir sindirme politikasıydı. Ancak biz hukuk dışı bir şey yapmadık. Mısır vizesiyle giriş yaptık, pasif bir vicdan eylemi gerçekleştirdik. Ne söyledilerse yaptık ama saldırıya uğradık.”

“Dilimizdeki Öfke İsrail'adır”

Tüm aktivistlerin tek hedefinin Refah Kapısı’nın açılması ve Gazze’deki katliamlara dikkat çekmek olduğunu belirten Elibüyük, amaçlarının Mısır devletiyle değil, işgalci İsrail’le ilgili olduğunu şöyle ifade etti:

“Dilimizdeki öfke Mısır’a değil, İsrail’adır. Orada hiçbir provokasyon içinde olmadık. Ancak baltacılar üzerimize sürüldü. Özellikle Avrupa’dan gelen hanım kardeşlerimize yapılanlar içimizi dağladı.”

Alman Gazeteci Stella’nın Gözyaşları: “Evde Oturup Kahve İçemezdim”

Elibüyük, Alman devlet televizyonu çalışanı Stella'nın sözlerine de yer verdi:

“Ona neden geldiğini sordum. ‘Anneler ölürken evde kahvemi içemezdim, işimi kaybetme pahasına geldim’ dedi. Bu söz vicdanı olan herkes için evrensel bir cevap.”

“Gönül Kırıklığı Kafamızın Kırılmasından Daha Ağır”

Maruz kaldıkları fiziksel şiddetten çok, gönüllerinin kırıldığını belirten Elibüyük:

“Ne başımızın yarılması ne gözümüzün kanaması… Gönlümüzün kırılması bizi daha çok yaraladı. Bu coğrafya Seyyid Kutubların, Hasan el-Bennaların diyarıydı. O topraklarda baltacı çetelerle karşılandık. Gönül kırıklığını bu coğrafya hak etmedi.”

Otellerden Atıldılar, Sürgün Edildiler

Mısır güvenlik güçlerinin aktivistleri takip ettiğini ve birçok otelden zorla çıkarıldıklarını aktaran Elibüyük:

“Kadınlar darp edilip hastane kapılarına bırakıldı. Abdulkudüs hocamız çöle atıldı. Otellerden atıldık, defalarca yer değiştirmek zorunda kaldık. Ama bu bir kaçış değildi. Ben hayatımda hiç bu kadar cesur olduğumu hatırlamıyorum.”

“Gazze Düşerse İnsanlık Düşer”

Bazı söylemlerin Gazze'yi yalnızca stratejik önemde görmesini eleştiren Elibüyük:

“Gazze düşerse İstanbul düşer gibi ifadeler doğru değil. Gazze insanlık için önemlidir. Biz Gazze düşmesin diye değil, insanlığımız düşmesin diye mücadele ediyoruz.”

“Yürüyüş Devam Edecek!”

Son olarak Elibüyük, bu yürüyüşün son olmadığını ve dünyanın dört bir yanından yeni yürüyüşlerin başlayacağını vurguladı:

“Yürüyüşümüz bitmedi. Ayakkabılarımız yırtılana, ayaklarımız şişene kadar bu yol devam edecek. Çünkü Gazze’de çocuklar ölüyor, anneler ağlıyor. Artık sadece dua etmek yetmiyor. Rabbimize ne cevap vereceğiz?”


SONUÇ:
Erdal Elibüyük’ün açıklamaları, sadece yaşananların bir özeti değil, aynı zamanda gelecek için de güçlü bir çağrı niteliği taşıyor: İnsanlık susmamalı, sessizlik suç ortaklığıdır.