Tasavvuf ve irfan dünyamızın mümtaz isimlerinden Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, İslâm’da gaybı öğrenme merakıyla fala, burçlara, ruh çağırma ve benzeri bâtıl yollara yönelmenin ciddi bir manevî tehlike olduğunu belirtiyor. Hocaefendi, bu gibi uğraşların sadece insanın kalbî safiyetine zarar vermekle kalmayıp, îmânı bile zedeleyebileceğine dikkat çekiyor.
“Gaybı Allah’tan başkası bilemez”
Kur’ân-ı Kerîm’in en açık uyarılarından biri şöyledir:
“De ki: Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez…”
(en-Neml, 65)
Bu ilâhî beyana rağmen, kader sırrına vâkıf olmak isteyen, gelecekten haber almayı umarak yıldız fallarına, burçlara, el falına, kahve ve iskambil falına, ruh çağırmaya ve cinlerle temas kurma gibi yollar arayan kimseler, aslında hem bir hurafeye kapılmakta hem de îmânî bir sınırı ihlâl etmektedir.
İman, kader sırrına rızâ ile bakmaktır
İmanın altı şartından biri kadere imandır. Kişi hayır zannettiği bir şeyin aslında şer, şer sandığı bir şeyin de hayır olabileceğini unutmamalı; bu bilinmezlik karşısında rızâ ve teslimiyetle hareket etmelidir. İstikbâli öğrenmeye dair aşırı merak, şeytanın tuzaklarından biridir ve insanı bâtıl yollara sürükleyebilir.
Osman Nûri Topbaş Hocaefendi şöyle uyarıyor:
“Lüzumsuz ve mânâsız bir merakla kader sırrına vâkıf olmaya çalışmak, mü’mini bâtıl inançlara sürükleyebilir. Bu yollar, maneviyatı zedeler, hattâ -Allah korusun- îmâna zarar verir.”
Falcılardan ve kâhinlerden medet ummak, Müslümana yakışmaz
Hocaefendi, bu bâtıl yolların arkasında çoğu zaman cinlerin veya şeytanî fısıltıların olduğunu, bu nedenle sözde gaybî bilgi veren kişilere itibar etmenin Müslüman kimliğine asla yakışmayacağını vurguluyor.
Kur’ân-ı Kerîm bu konuda açık bir uyarı daha getiriyor:
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.”
(el-Mâide, 90)
Sonuç: Rızâ, teslimiyet ve tevekkül
Müslümanın görevi gaybı öğrenmek değil, imanla yaşamak ve kaderine razı olmaktır. Fal, burç, tarot, medyum gibi bâtıl yönelimler, Allah’a olan güveni zedeler, kalbi kirletir ve sonunda îman zafiyetine kadar giden bir yol açar.
Gerçek kurtuluş; ilme sarılmakta, duâya yönelmekte, ibadeti artırmakta ve Allah’ın takdirine rızâ göstermektedir.