Yazara göre, dünkü CHP İslam'ı dışlayan ve Kamalizm Dinini dayatan bir parti olarak tanımlanıyor. Ayrıca, Kürtlerin varlığını inkâr eden, Kürtçeyi yasaklayan ve asimilasyon politikaları izleyen bir CHP'den bahsediliyor. Tank, bugünkü CHP'nin geçmişteki suçlardan dolayı özür dilemediğini ve Kürt sorununa dair net bir yol haritası sunmadığını ifade ediyor.
Yazıda ayrıca, dünkü CHP'nin üretimi engelleyen ve ülkeyi ithalata mahkûm eden bir politika izlediği belirtiliyor. Bugünkü CHP'nin ise üretenlere destek verip vermeyeceği konusunda net bir duruş sergilemediği ifade ediliyor.
Sonuç olarak, Tank, CHP'nin geçmişteki suçları sahiplenmediği sürece ona bir şans vermenin ortak olmak anlamına geleceğini düşünüyor. Yazar, iradesine hâkim olmak ve adaleti merkeze almak isteyenlerin yeni bir yüzyıla umutla girmelerini öneriyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı seçiminde diğer adaylarla kıyaslamak yerine mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı desteklemeyi düşündüğünü belirtiyor.
Tank, iktidar partisinin son yıllarda adaleti göz ardı edip ehliyet ve liyakati önemsemediğini ve haksızlık yaptığını belirtiyor. Ancak diğer ittifak partilerinin varlığı nedeniyle desteklenmesi gerektiğini düşündüğünü ifade ediyor.
Yazının sonunda, bugünkü CHP'nin geçmişteki suçlarına açıkça karşı çıkmadan ona şans vermenin aynı suçlara ortak olmak anlamına geleceği belirtiliyor. Tank, gelecek yüzyıla iradesini idaresine hakim olma azmi ve mücadelesiyle girmenin daha iyi olacağını savunuyor.
Yazının bu bölümünde, CHP'nin geçmişteki suçlarına vurgu yapılırken, bugünkü CHP'nin bu suçları sahiplenip sahiplenmediği sorgulanıyor. Yazar, okuyuculara CHP'ye karşı dikkatli olmalarını ve geçmişteki suçlara ortak olmamalarını öneriyor.
Sonuç olarak, Tank yazısının sonunda, CHP'nin geçmişte işlediği insanlık suçlarını yargılamadan, bu suçlara ortak olmak anlamına gelebileceğini belirtiyor. Yazar, gelecek yüzyıla iradesini idaresine hakim olmanın önemine vurgu yapıyor ve adaleti merkeze almak isteyenlerin yeni bir yol seçmeleri gerektiğini ifade ediyor.
Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Tank, mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diğer adaylardan daha olumlu olduğunu ve kıyaslamalar yapmanın haksızlık olacağını düşünüyor.
Yazının genel tonu, CHP'nin geçmişte işlediği suçlara ve yanlış icraatlara odaklanarak, bugünkü CHP'nin bu suçları sahiplenip sahiplenmediğini sorguluyor. Yazar, okuyucuları geleceğe yönelik iradelerini kullanmaya ve adaleti merkeze almaya çağırıyor.
İşte Yazının Tamamı
Ey Millet! CHP’yi hem affetmeli ve hem de ona bir şans vermeli miyiz?
Hemen belirtelim ki, CHP’nin gayri insani ve gayri meşru sözlerine ve icraatlarına karşı olduğumuz kadar AK Parti’nin ve dahi A’dan Z’ye diğer bütün partilerin de gayri insani ve gayri meşru sözlerine ve icraatlarına karşıyız. Hakeza CHP’den diğer bütün partilere kadar hepsinin yararlı olan her söz ve icraatlarını takdir etmeyi ve sahiplenmeyi bir erdem olarak gördüğümüzü de belirtelim…
Başlıktaki milletten kastımız, biziz! Yani Türkiye’nin %99’u…Yani Türk’ü, Kürt’ü ve diğer unsurlarıyla bütün Müslümanlar… Yani CHP’nin dini aidiyetlerimiz nedeniyle “mürteci” ve etnik aidiyetlerimiz nedeniyle “bölücü” olarak tanımladığı… Ve yine bu özelliklerimiz nedeniyle yüzlercemizi darağaçlarına astığı… On binlercemizi katliamlardan geçirdiği… Milyonlarcamızı inkâr, imha ve asimile etme yoluna gittiği… Ve kutsallarımıza tecavüz ettiği biz Müslümanlar ve biz ötekiler...
İkinci paragrafta anlattıklarımızın, CHP’nin dününe ait olduğu ve bu o insanlık suçlarının üzerinden de onlarca yılın geçtiği doğrudur. CHP’nin ilk döneminden günümüze kadar cürümleriyle birlikte yaşayan CHP’lilerin hemen hemen hepsinin öldüğü de doğrudur.
Zaten biz de CHP’yi yargılarken adil davranıyoruz ve bugünkü CHP’nin seleflerinin işlediği cürümleri sahiplenip sahiplenmediğini bizzat CHP’den dinlemeden mahkûm etme yoluna gitmiyoruz…
Öyleyse geliniz, bugünkü CHP’nin dünkü CHP gibi olup olmadığına, yani dünkü CHP’nin işlediği insanlık suçlarını nasıl gördüğüne, daha açık bir soru ile, işlenen o suçları sahiplenip sahiplenmediğine hep birlikte bakalım…
Dünkü CHP’nin işlediği insanlık suçları ve gerçekleştirdiği vahşetler bir köşe yazısına sığmayacağı için, biz de birkaç örnekle yetineceğiz...
Bir: Dünkü CHP, vatandaşların %99’unun dini olan İslam’ı anayasadan çıkardığı gibi, toplumun hayatından da çıkarmaya çalışan ve Müslümanlara altı ilkeli Kamalizm Dinini dayatan partidir. Peki, bugün, dünkü dayatmaları yanlış bulduğunu söylemiş midir? Hayır! Aksine her fırsatta İslam karşıtlığını-düşmanlığını dile getirmekten ve hatta diğer iktidarların MEB müfredatına koydukları din Derslerini dahi kaldıracağını söylüyor.
İki: Dünkü CHP, Kürtlerin varlığını inkâr eden… Bu bağlamda Kürtleri imha ve asimile etme yoluna giden… Bunun için Kürtçeyi yasaklayan… Bu yasakları çiğneyen Kürtleri cezalandıran… On binlerce Kürt’ü katliamlarla, cinayetlerle ve idamlarla katleden… Kürtçe olan yer adlarını Türkçeleştiren… Ve asimile etmek için milyonlarca Kürt’ü yurdundan koparıp onları ülkenin değişik yerlerinde zorunlu ikamete tabi tutan bir partidir. Peki, bugünkü CHP, saydığımız bu insanlık suçlarından herhangi biri için bir özür diledi mi? Hayır! Bir de arada bir “Kürt Sorununu biz çözeceğiz” derken, buna dair kamuoyu ile paylaştığı bir projesi veya bir yol haritası var mıdır? Hayır…
Üç: Dünkü CHP, Nuri Demirağ’ın ürettiği uçakları toprağa gömen ve fabrikasını da iflas ettiren… Nuri Kıllıgil’i silah fabrikasıyla birlikte havaya uçuran… Devrim otomobilini sabote eden… Ve bir yandan üretenleri yok ederken diğer yandan TÜSİAD gibi milletin kanını emenlerin üzerinden ülkemizi ithalata mahkûm eden bir partidir! Peki, bugünkü CHP, günümüzün Demirağ’larını ve Kıllıgil’lerini desteklemeyi mi, yoksa selefleri gibi üretenleri fabrikalarıyla birlikte imha etmeyi mi vaat ediyor?
Bizim yüz yıldır özlemini çektiğimiz toplumsal barışı, toplumsal güveni ve toplumsal refahı sağlamamız için bu köhne rejimden kurtulup, irademizin eseri olan bir anayasa yapmamız gerekirken, CHP, hala toplumu dini ve etnik aidiyetleri üzerinden bölen, birbirine düşman yapan mevcut anayasanın bazı maddelerini değiştirilemez olarak dayatıp kutsayan bir duruş sergilemektedir.
Sonuç olarak, CHP’nin bir yüz yıl daha bu köhne rejimle irademize hükmetmesini istemiyorsak, müstemleke ülkeler sınıfından kurtulup, kendi kendine yeten ülkelerden olma yolunda ilerlemek istiyorsak ve tabii ki, hepsinden de önemlisi ve hepsini de içine alan adaleti; rejimin, yönetimin, icraatların ve kısaca hayatın merkezine almak istiyorsak, bu temel ihtiyacımıza cevap olacak partilerde karar kılalım.
Her ne kadar iktidar partisi özellikle son yıllarda hakka tecavüz, adaleti öteleme ve ehliyet ve liyakati önemsememe gibi temel konularda seleflerinin derekesine düşmüş olsa da ittifakın içinde yer alan diğer partiler nedeniyle kerhen de olsa desteklenebilir diye düşünüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı için ise, adayları birbiriyle kıyaslamak, Sayın Erdoğan’a haksızlık olur düşüncesindeyiz. Çünkü gerek devrim niteliğinde gerçekleştirdiği işler ve gerekse temel hak ve özgürlükler bakımından olması gerekenin çok gerisinde olmakla birlikte, diğer adaylardan da daha olumlu olduğunda şüphe yoktur.
Dolayısıyla bugünkü CHP, dünkü CHP’nin işlediği insanlık suçlarını yalın bir dil ile mahkûm etmeden ona bir şans vermek, o suçlara ortak olmak anlamına geldiğinden, en iyisi yeni yüz yıla irademizi idaremize hâkim kılmanın azim ve mücadelesiyle girmek…