Kur’an’da Anne-Babaya İtaat Emri

Kur’ân-ı Kerîm’de anne ve babaya hürmet, Allah’a kulluktan hemen sonra emredilir. Bu, onların hakkının ne kadar büyük olduğunu gösterir:

"Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti..."
(İsrâ, 17/23)

Ayrılık Günü: Ahirette Herkes Yol Ayrımında
Ayrılık Günü: Ahirette Herkes Yol Ayrımında
İçeriği Görüntüle

Bu ayetin devamında, anne-babaya “öf!” bile denilmesi yasaklanır. Yani sadece fiziksel şiddet değil, en küçük bir saygısızlık bile büyük günahtır.


İmandan Sonra En Önemli Görev: Onlara Hizmet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), büyük günahlardan bahsederken şöyle buyurdu:

“Allah’a şirk koşmak, anne babaya asi olmak, adam öldürmek ve yalan yere şahitlik yapmak.”
(Buhârî, Edeb 6; Müslim, Îmân 143)

Bu sayılanlar içinde anne-babaya isyan, Allah’a şirk koşmaktan hemen sonra gelir. Bu bile başlı başına bir uyarıdır.6F4933Da829057Bebc3B8377065Ae2Cf

Baba Dostuna Sadakat: Efendimiz'in Öğüdü

Sahabeden Abdullah bin Ömer (r.a.), bir gün yanında bulunan bir adama yardım ettiğinde, kendisine bunun nedenini soranlara şöyle cevap verdi:

“Resûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittim: ‘İyiliklerin en değerlisi, insanın babası öldükten sonra, baba dostunun ailesini kollayıp gözetmesidir.’ Bu adamın babası, benim babam Ömer’in dostuydu.”
(Müslim, Birr 11–13; Ebû Dâvûd, Edeb 120; Tirmizî, Birr 5)

Bu olay, sadece bir arkadaş hatırının değil; aile, nesil ve vefa bağlarının İslam'da ne kadar kıymetli olduğunu ortaya koyuyor.


Zindanda Bile Annesini Düşünen İmam

Büyük imam Ebû Hanîfe, haksız yere zindana atılıp ağır işkencelere maruz kaldığında bile, kendi acısını değil annesinin üzüntüsünü düşünerek şöyle demişti:

“–Aman bu hâlimi anneciğim duymasın; mahvolur! Ben onun üzülmesine dayanamam!..”

Zalimin kırbacı altında ezilen bu büyük veli, anne yüreğinin hassasiyetini zindanın karanlığında bile unutmadı. O’nun bu sözleri, sadece bir evlat hissiyatı değil; İslam ahlâkının ruhudur.

Şah-ı Nakşibend Hazretlerinden Vefalı Vasiyet

Yüce gönül sultanlarından Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, sevenlerine şu vasiyeti bıraktı:

“Bizim kabrimizi ziyarete gelenler, önce vâlidemizin kabrini ziyâret etsinler!”

Bu söz, maneviyatın zirvesinden gelen bir edep dersidir. Zira o büyük zat, kendi makamından önce annesinin ziyaret edilmesini istemiştir. Bugün Buhara’da onun kabrine gelen binlerce kişi, bu vasiyeti yerine getirerek önce annesinin mezarında dua etmektedir.


Kalbin Şefkat Köşesi: Câmî’nin Anneye Sevgisi

Mutasavvıf şair Abdurrahman Câmî (k.s.), anne sevgisini şöyle anlatır:

“Ben annemi nasıl sevmem ki; o beni bir müddet cisminde, uzun bir zaman kucağında, ölünceye kadar da kalbinin şefkat köşesinde taşımıştır. Ona hürmetsizlik göstermekten daha kötü bir şey bilmiyorum!”

Bir annenin, sadece doğum değil, hayat boyu süren merhamet yükünü nasıl taşıdığını bu sözler veciz bir şekilde özetliyor.


İmandan Sonra En Büyük Görev: Anne-Babaya Hizmet

İslam’a göre, iman ettikten sonraki en büyük sorumluluk, anne ve babaya itaat ve hizmettir. Onlara şirk koşmadıkça itaat edilir, hizmet edilir, gönülleri hoş tutulur. İsyan edilmez, yük olunmaz.

“Cennetin yolu annelerin ayakları altındadır.”
“Baba, cennetin orta kapısıdır.”

Bu iki hadis, Allah’ın anne-babaya verdiği kıymetin ifadesidir. Bu yoldan giden cennete yürür; bu yoldan çıkan, hem dünyada hem ahirette pişman olur.

Son Söz: Gönlü Kırmak mı, Rızasını Almak mı?

Anne-babanın kalbini kırmak, kapalı bir cennet kapısına vurulmuş tokmaktır. Onları memnun etmek ise, Allah’ın rahmetine giden en kısa ve en emin yoldur. Şu hâlde tercih herkesin kendi elindedir:

“Artık dileyen onları memnûn etsin, dileyen de kırıp incitsin!..”