Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a; salat ve selam, O’nun pak ve mübarek Rasulü’ne olsun.
Uzun yıllardır çeşitli kesimlerce dillendirilen “Boykot ne işe yarar?” sorusu, artık yerini “Gerçekten işe yarıyor!” cümlesine bırakıyor. Her ne kadar sayıca az bir kitle tarafından yürütülse de, duyarlı Müslümanların boykot hassasiyetiyle gösterdiği kararlılık, piyasa üzerinde gözle görülür bir etki oluşturmuş durumda.
Amaç Yıkmak Değil, Uyandırmak
Öncelikle şunun altını çizmek gerekir: Boykotun hedefi, ekonomik olarak bir devleti çökertmek değil, zulme destek veren kurum ve markaları sorgulamaya teşvik etmektir. “Siz almayınca İsrail mi yıkılacak?” sözleri yıllardır gündemde olsa da, amaç düşmanı diz çöktürmek değil, onun temsil ettiği zulmü ifşa edip ahlaki bir tavır sergilemektir.
İsrailoğulları tarih boyunca güç merkezli bir topluluk olarak tanınmıştır. Hz. Yusuf’u kuyuya atanlar, onun Mısır’a hükümdar olmasının ardından önünde eğilmiştir. Bugünün kapitalist dünyasında ise bu güce olan bağlılık, parayla ve tüketimle kendini gösteriyor. İşte bu yüzden boykot, maddî olmaktan çok manevî ve sembolik bir duruştur.
Markalar Elden Gidiyor
Bu duruşun en net örneklerinden biri, yılların tanınmış markası TAT’ın el değiştirmesi oldu. Koç Grubu’nun uzun yıllar sahipliğinde olan TAT markası, artık bu yapının bir parçası değil. Coca Cola ve benzeri ürünlerle birlikte eşantiyon olarak verilen TAT ürünlerinin, artık başka markalarla sunuluyor olması bu değişimin işaretlerinden biri. Yeni paketlerde karşımıza çıkan Uludağ Gazoz, boykot hassasiyetine göre alternatif arayışının sonucudur.
Bir dönem çocukların hafızasına kazınan “Dök dök ye, TAT ketçap ye!” sloganlarıyla hafızalarda yer eden bu marka, artık başka bir mecra üzerinden yol alıyor.
Raflar Sessiz Konuşuyor
Boykotun etkisi sadece firmalarda değil, market raflarında da açıkça hissediliyor. Özellikle Tarım Kredi Kooperatifleri gibi yerli üretim destekli marketlerde, bir dönem bolca bulunan Fanta, Yedigün, Schweppes gibi ürünlerin yok denecek kadar azaldığı görülüyor. Boşalan raflar, duyarlı tüketicilerin bu ürünleri artık tercih etmediğini gösteriyor.
İndirime giren birçok temizlik ürünü de dikkat çekici: Fairy, Domestos, Rinso gibi ürünler, “Bir alana bir bedava” kampanyalarıyla tüketiciye sunulsa da, eskisi kadar rağbet görmediği gözleniyor. Adeta markalar “Yeter ki alın” dercesine kampanyalar yapıyor; fakat tüketici artık neyin ne olduğunu biliyor.
Boykotun Psikolojik ve Toplumsal Yönü
Unutulmamalıdır ki boykot yalnızca ürün almamak değil; bir bilinçtir. Tüketim tercihiyle zulme ortak olmama iradesidir. Bu irade yaygınlaştıkça, firmalar stratejilerini gözden geçirmeye, tüketiciye “hakkını teslim etmeye” mecbur kalıyor.
Boykot edenler bugün küçük bir azınlık gibi görünse de etkisi çarpan etkisiyle büyüyor. Sosyal medyada paylaşılan örnekler, market alışverişlerindeki değişiklikler, firmaların stratejik hamleleri hep bu farkındalığın neticesidir.
Boykot, sadece rafları değil, zihniyetleri de değiştiriyor. Bugün bir ürünü almayarak gösterilen hassasiyet, yarın toplumsal duyarlılığın şekillenmesinde anahtar rol oynayabilir. Zulme karşı atılan bu küçük ama etkili adımlar, aslında vicdanların hâlâ diri olduğunu gösteriyor.
Vesselam.