Kur’ân-ı Kerîm, müminleri dünya ile ahiret arasındaki dengeye dikkat etmeye çağırıyor. Tevbe Sûresi 38. ayette şöyle buyruluyor:

“Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.”

Rasûlullah Efendimiz de dünya ile ahiret arasındaki farkı son derece çarpıcı bir benzetmeyle ifade eder:

“Allah’a yemin olsun, âhiretin yanında dünya, ancak birinizin parmağını denize sokup çıkardığında parmağında kalan kadardır. Baksın bakalım parmağında ne kalıyor?” (Müslim, Tirmizî, İbn Mâce)

Peygamberimize Selam Veren Mucizevi Ağaç
Peygamberimize Selam Veren Mucizevi Ağaç
İçeriği Görüntüle

Bu ilâhî ikazlar, insanın nefsanî arzularla dolu geçici bir hayat uğruna, sonsuz ahiret yurdunu ihmal etmemesi gerektiğini gösteriyor.

İnsanoğlunun yaşadığı bu dünya, milyarlarca kişinin gelip geçtiği bir koridordur. Üzerinde bastığımız toprak, geçmiş asırlarda yaşamış insanlara mezar olmuştur. Her biri bu dünyaya bir kapıdan girmiş, nefsiyle veya ruhuyla imtihan olmuş ve mezar kapısından ebedi aleme geçmişlerdir. Aynı akıbet, bizler için de geçerlidir.

Bir gün gelecek ve o günün yarını olmayacak…
Bu yüzden müminin kalbinde dünya sevgisi yerleşmemeli, dünya ancak bir vasıta olarak görülmelidir. Dünya için değil, ahiret için yaşamak gerekir.

Çünkü hakikat şudur:
Meçhul gün yakındır, hazırlıklı olan kazanacaktır.