Abdest ibadeti, temizliğin ve ruhani arınmanın temelidir. Ancak bu ibadetin tam ve geçerli olabilmesi için her bir uzvun, özellikle de ayakların topuklarıyla birlikte yıkanması gereklidir. Maide Suresi’nin 6. ayetinde geçen “ka'b” kelimesi, ayağın iki yanındaki incik kemiğine bitişik olan önemli kemiği ifade eder ve abdestin sınırını belirler.

Resûlullah (s.a.s.)’in, “Vay ateşten o topukların haline...” buyruğu, abdestin her aşamasında dikkat edilmesi gereken ince detaylardan biridir. Bu hadis, topukların yıkanmasının sadece bir temizlik değil, aynı zamanda manevi bir koruma olduğuna dikkat çeker. Ancak günümüzde lavabolarda abdest alırken topukların dış kısmının çoğu zaman kuru kalması, bu emrin gereği tam anlamıyla yerine getirilememektedir. El yardımıyla suyun topuklara ulaşması sağlanmalı, böylece abdestte eksiklik olmamalıdır.

Öte yandan, ayağında yara bulunan veya mestle örtülü kimseler için farklı bir kolaylık sunulmuştur. Eğer yaralı bölgeye su geçirmeyen bir ilaç sürülmüş ve suyun altına sızması mümkün değilse, bu durumda suyun ulaşmaması abdestin geçerliliğine engel olmaz. Dinimiz, zorluk ve zarar verme durumlarını dikkate alarak kolaylık sağlar. Ancak su zarar vermiyorsa, yarığın altına suyun ulaşması gerekir ki abdest tam olsun.

Sonuç olarak, abdestte ayakların ve topukların yıkanması farz, yaralı veya mestli ayaklarda ise mesh yapmak yeterlidir. Bu hassas hüküm, ibadetin sadece dış temizlik olmadığını; beden ve ruhu ateşin azabından koruyan derin bir manayı taşıdığını bize hatırlatır. “Vay ateşten o topukların haline...” hadisiyle, abdestin her aşamasına gösterilen titizlik, Allah’a teslimiyetin ve kulluğun simgesidir.