İşte o yazı:

Terörsüz Türkiye” söyleminin yeniden güçlü şekilde gündeme geldiği bir dönemdeyiz. Herkes umutlu konuşuyor ama iş icraata geldiğinde “ihtiyat” havası gittikçe daha fazla hissediliyor.

Daha önce de ifade ettiğim gibi: Tam bir iyimserlik yerine, temkinli bir iyimserlik çok daha gerçekçi bir tavır olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, özellikle Suriye’deki PKK uzantılarına dikkat çekerek yaptığı son açıklamalar bu sürecin ne kadar sancılı ilerlediğini gözler önüne seriyor. Erdoğan’ın Suriye Demokratik Güçleri ifadesini ilk kez telaffuz etmesi de dikkat çekici bir ayrıntıydı.

Örgüt, sürecin dışında kalmaya çalışıyor ve hâlâ oyalama taktiklerine başvuruyor.

Silah bırakmak için şart koşulan “şartlar”
PKK yöneticilerinden Bese Hozat’ın şu ifadeleri dikkat çekici:

“Bu savaşçıların elinden silahı ancak Apo alır; bu da ancak onun fiziki özgürlüğü ve özgür çalışmalarıyla mümkün olabilir.”

Yani örgüt, silah bırakma işini dahi bir şarta bağlamış durumda. Bu durum, sürecin selametle sona ereceği beklentisini oldukça iyimser bir tahmin hâline getiriyor.

Daha da çarpıcı olanı, PKK’nin silah bırakma kararını açıkladığı kongrede bile, “mücadeleyi yükseltme” yeminleri edilmesidir.

DEM Parti cephesinden mesajlar
Öte yandan DEM Parti yetkilileri, hükümetin daha fazla adım atması gerektiğini dile getirmeye devam ediyor.

Son olarak TBMM’ye sunulan infaz düzenlemesinde taleplerinin karşılanmaması üzerine yapılan açıklama dikkat çekiciydi:

“Dağ fare bile doğuramadı; bu düzenleme tek kelimeyle ‘olmadı’.”

Tüm bu gelişmeler, perde arkasında kamuoyuyla paylaşılmayan bazı hususların olduğunu düşündürüyor.

Siz Bu Dirilişin Neresindesiniz?
Siz Bu Dirilişin Neresindesiniz?
İçeriği Görüntüle

Ancak bu hususlar, daha önce inkâr ettikleri gizli bir pazarlığın ürünü mü, yoksa “önce silahlar bırakılsın, sonra bazı adımlar atarız” şeklinde tek yönlü bir yaklaşım mı? Bu soruların cevabı zamanla netleşecektir.

Silah bırakmak mı, söylem oyunları mı?

Unutulmaması gereken nokta şu:

Bir örgüt “silah bırakacağını” açıklasa da, gerçekten silah bırakmadıkça bu bir aldatmaca olabilir.

Üstelik, bu yapılar yalnızca silahla değil, fikirle, söylemle, sistemli propaganda ile de zarar verebilir.

Nitekim Meclis kürsüsünden “trans bireylerin hormonlara erişimi”, “kürtajın yaygınlaştırılması”, “kadınların boşanma hakkı” gibi taleplerle toplumu dönüştürmek isteyen zihniyetler, sadece silahsız değil, çok yönlü tehdit niteliği taşır.

Bu yüzden “salah ve ıslah erleri”nin çok daha fazla çalışması gerekir.

Sonuç olarak:

  • PKK silah bırakacağını açıkladı, ama silah bırakmadı.

  • Süreç, ancak dikkatli ve dirayetli bir duruşla selametle yönetilebilir.

  • Rehavete kapılmak; telafisi zor pişmanlıklara yol açabilir.

Oynanan oyunların farkında olmak, toplumu ifsad etmeye çalışan odaklara karşı uyanık kalmak ve hakikatin sesi olmak her zamankinden daha önemli.

DOĞRU HABER | ABDULLAH ASLAN