Kur’an-ı Kerim’in temel yaklaşımı, hadiseleri doğrudan açıklamaktan çok, onlara dair ilke ve prensipler belirlemek üzerinedir. Ancak mesele muamelat, yani insanlar arası ilişkiler olduğunda, bu prensipler çoğu zaman açıklayıcı bir şekilde sunulur. Bakara Suresi'nin 188. ayeti de bu kapsamdadır. Bu ayette yer alan "birbirinizin mallarını batıl yollarla yemeyin" ifadesi, sadece kişisel ahlakı değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da korumaya yönelik güçlü bir uyarıdır.

Kur’an neden namaz gibi bir ibadeti detaylandırmazken, muamelatı bu kadar açıklayıcı biçimde ele alır? Bunun temelinde iki önemli hikmet bulunur:

  1. İslam’da laikliğin olmadığını ortaya koymak ve bu anlayışı reddetmek,

  2. Kulun hem diğer kullarla hem de Allah’la olan ilişkilerinde adaletin temel olduğunu göstermek.

Ayetin Derinlemesine İncelemesi

1. Cemi’ (çoğul) kalıbı ve toplumsal vurgu:
Ayette kullanılan “mallarınızı” ifadesi, malın sadece bireysel değil toplumsal yönüne dikkat çeker. Bu çoğul kalıp, toplumun ortak değerlerinin korunmasının önemini ortaya koyar. Kur’an burada kişisel menfaatin ötesinde, siyasal ve sosyolojik bir düzene işaret eder.

2. Vav harfinin anlam derinliği:
Ayetin içinde geçen “vav” harfi, kelimeler arası ilişkiyi kurarken, eylemler arasında zamansal ya da mekânsal bir öncelik şartı getirmez. Ancak olumlu eylemler olumlu sonuçlar, olumsuz eylemler ise benzer şekilde olumsuzluk doğurur. Rüşvet gibi bir suistimalin farklı yollarla da olsa yapılmasının yine aynı çirkinliğe işaret ettiğine vurgu yapılır.

Necmettin Erbakan Hoca rahmet ve minnetle anılıyor
Necmettin Erbakan Hoca rahmet ve minnetle anılıyor
İçeriği Görüntüle

3. “Bâtıl” yollarla mal yemek:
Mal, insanın yaşaması için gereklidir. Ancak onun meşru yollarla kazanılması zorunludur. “Bâtıl” yolla, yani hakkı olmayan bir yolla mal elde etmek Kur’an’da açıkça yasaklanmıştır. Bu noktada özellikle rüşvet, bâtılın en tehlikeli türlerinden biri olarak ortaya çıkar.

4. Rüşvetle başka birinin hakkını yemek:
Ayette sadece bâtıl yollarla mal yemenin değil, bunu bir başkasının hakkını gasp ederek yapmanın da altı çizilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), rüşveti alanı da vereni de aynı şekilde lanetlemiştir. Bu, rüşvetin sadece hukuki değil, ahlaki ve dini bir suç olduğunu gösterir.

5. Günahı bile bile işlemek:
Bilerek yapılan günahın çirkinliği, cahillikle işlenen hatadan çok daha büyüktür. Rüşvet gibi bir günah, sadece bireyin değil toplumun genelini etkileyen bir suistimal olduğu için, bunun bilinçli şekilde yapılması büyük bir sorumsuzluk ve kul hakkı ihlalidir.

Toplumsal Açıdan İki Kritik Nokta

1. Toplum malı, yetim ve kimsesizlerin de hakkıdır:
Kamu malları, toplumu oluşturan herkesin hakkıdır. Yetim, dul ve kimsesizler gibi zayıf kesimlerin hakları bu malların içindedir. Rüşvetle bu malları yemek, geri dönüşü çok zor bir kul hakkı gaspıdır. Tevbe edilse bile, mağdurlardan helallik alınmadan kabul edilmez. Ancak tüm toplumu mağdur eden bir suistimalin helalliği nasıl alınabilir?

2. Toplumun iktisadi gücünü yönetenler ve siyasal sorumluluk:
Ayetteki uyarılar, sadece bireylere değil, toplumun iktisadi ve siyasi gücünü elinde tutan yöneticilere de yöneliktir. Müslümanların, toplumun mali kaynaklarını kime emanet ettiklerine dikkat etmeleri gerekir. Bu, hem siyasi hem de dini bir sorumluluk olarak değerlendirilmelidir.


SONUÇ:
Bakara Suresi 188. ayet, rüşvetin sadece bireysel bir günah değil, toplumu çürüten bir haram olduğunu çok açık şekilde ortaya koyar. Kur’an’ın muamelata bu kadar önem vermesinin nedeni, bireysel ahlakın toplumun genel düzenini doğrudan etkiliyor olmasıdır. Müslümanların, bu tür haramların yaygınlaştığı ortamlarda sorumluluklarını bir kez daha gözden geçirmeleri, hem ahlaki hem de siyasi bir zorunluluktur.