Sevban, Yemen'de doğdu, büyüdü. Ailecek Himyeri kabilesinin kölesi olarak yaşıyorlardı. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onu satın alarak azâd etti. Sevban bundan sonra sevgili Peygamberimizden hiç ayrılmadı. Ona bir azâdlı gibi değil bir âşık olarak hizmet etmeğe başladı. Efendimizin özel hizmetlerinde bulundu. Ona hizmeti her işe tercih etti. Bu davranışı ona ilimde yüksek dereceler kazandırdı.
O, hizmeti sadece Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yanında bulunmak, onun dünyevi hizmetlerine yardımcı olmaktan ibaret görmezdi. Onun huzurunda bulunmak büyük mutluluktu. Fakat onun dediklerini yapmak, asıl büyük mutluluk ve hizmetti. Bu sebepten Sevban (r.a), Fahr-ı Kâinat (s.a) Efendimizin fem-i seâdetlerinden sudur eden her sözün kıymetini bildi ve onu ezberledi. O sevgiliden duydukları hadisleri hem kendisi tatbik etti, hem de diğer kardeşlerine nakletti. O hadisleri iyi ezberler ve çevresine derhal yayardı. Bunun kendine bir vazife bilirdi. Bu itibarla halk Sevban (r.a.)'a devamlı hadis sorardı. Bir gün kendisinden bir hadis takrir etmesini rica ettiler. O da "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Bir Müslüman Allah'a bir secde ederse, Allah da onun makamını bir derece yükseltir ve günahlarını affeder." Dedi. 127 hadis-i şerif rivayet ettiği nakledilen Sevban (r.a)'ın geniş ders halkası ve talebeleri vardı. Ma'dan bin Talha, Raşid bin Saad, Abdurrahman bir Ganem, Ebû İdris Havlanî bunlardandır.
Sevban (r.a.), Resûlullah (s.a.)'e hizmet ve hürmette çok titizdi. Huzurunda veya gıyabında ona karşı edebli davranılmasını isterdi. Onunla konuşurken kelimelerinde kusur edenleri derhal uyarırdı. Ona ismiyle hitap etmeyi, hürmetsizlik ve günah kabul ederdi. Zira onun şerefini Allah Teâla yüceltmişti. O' na ismiyle değil, "Ya Resûl!, Ya Habib!, Ya Nebî!" diye hitap etmişti. Nasıl olur da insanlar ona ismiyle hitap edebilirde Sevban (r.a.) bu hassasiyetinden dolayı bazen işi kavgaya kadar götürürdü. Resûlullah (s.a.)'e karşı hürmetsizliğe tahammül edemezdi. Bir gün bir Yahudi Resûl-i Ekrem (s.a.)'e geldi ve "Esselamu aleyke Ya Muhammed!" diye konuşmaya başladı. Hazret-i Sevban da orada idi. Bu şekilde selam vermeyi hürmetsizlik kabul edip niçin Ya Resûlullah! demedi diye o Yahudiyle kavgaya tutuştu. Hatta yaralandı.
PEYGAMBER AŞKI
Sevban (r.a.) in bu hareketi, onun Sevgili Peygamberimize karşı hürmetinin, muhabbetinin ve aşkının bir tezahürüydü. O bu konuda taviz vermezdi. Bu sebepten birçok kereler yaralandığı olmuştu. Buna rağmen o sevgiliye toz kondurmazdı. Onun aşkıyla gönlünü o derece doldurmuştu ki, ondan ayrı kalmak, onun sohbetinde bulunamamak korkusuyla vücudu zayıflamış benzi sararmıştı.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Bir gün sevbanı huzuruna çağırdı. Yüzünün rengi kaçmıştı. Ve bitkin bir hâli vardı. Rasûlüllâh Efendimiz: “Neyin var? Ey Sevban?” diye sordu.
Sevban buna cevaben: “Ne hastalığım, ne de ağrım var. Hiçbir şeyim yok. Ey Allah’ın Resûlü ancak seni görmediğim zamanlar benim sana karşı olan aşkım artıyor. Şiddetle bir yalnızlık duyuyorum. Sonra ahreti hatırlıyorum ve orada seni göremeyeceğimden korkuyorum.
Çünkü sen Cennette diğer Peygamberlerle beraber yüksek makamlarda bulunacaksın. Ben Cennete girsem bile senin derecenden aşağı derecede bulunacağım için seni orada göremeyeceğimden korkuyorum. Bundan dolayı ben seni göremeyeceğim Cennete girmem Yâ Rasûlallah!” Dedi. Bunun üzerine şu âyet-i celîle nazil oldu:
Esteızübillâh:
وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ
وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقاًۜ ﴿٦٩﴾
“Ve her kim Allah (u Teâlâ) ya ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah (u- Teâlâ)nın kendilerine in’am buyurmuş olduğu Nebiler, Sıddıklar, Şehidler ve Sâlih zatlar ile beraberdirler; onlar ise ne güzel refikdirler!” (Nisâ Suresi: 69)
Bir itaat vardır. Bir de sevgi vardır. Abdullah İbni Mübarek:
“اِنَّ الْمُحِبَّ لِمَنْ يُحِبُّ مُطِيعٌ”
“Seven sevdiğine itaat eder.” Der. Sevmek de insanı sevdiği ile beraber eder.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ
“Seven, sevdiğiyle beraberdir.”