Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur'ana uymak ise farzdır.

Kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiren âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28]

(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]

(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]

Eshab-ı kiram (Kâfirlere gazap ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övülüyor. (Feth 29)

Hakiki imana kavuşmak
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]

(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]

(Kâfirlerle mal, can ve dilinizle cihad edin!) [Redd-ül-muhtar] (Kâfirleri sevmek cihad değildir.)

Halife Hazret-i Ömer'e, (Hireli bir Hristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi.

Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır:
Halife Ömer'e (Hristiyan kâtibim çok işe yarıyor) dedim. “Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, Yahudi ve Hristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?” dedi. Ben de, “Onu dini için değil, kâtipliği için aldım” dedim. “Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma” dedi. “Ama Basra’yı onunla idare edebiliyorum” dedim. “Hristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir” dedi.

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi]

Aşağıdaki âyet-i kerimeler, kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiriyor:
(Ey müminler, mümin olmayan kâfirlerle dost olmayın!) [Âl-i İmran 118]

(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]

(İbrahim ve Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alın! Onlar, kâfirlere dediler ki: Biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Allah’a inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık, nefret vardır.) [Mümtehine 4]

Eshab-ı kiram, (Kâfirlere karşı çok çetin, sert davranırlar) diye övülüyor. (Feth 29)

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahy etti ki, şu âbide söyle: Benim için ne yaptı?) Âbid dedi ki: Yâ Rabbi! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) [Mektubat-ı Rabbani 3/55]

Kâfirler ve fâsıklar, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, Buğz-ı fillah farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerin en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.

Şeyhülislam Abdullah-ı Ensâri hazretleri buyuruyor ki: Falancayı sevmiyorum; çünkü hocamı üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer de sen üzülmezsen, köpekten aşağı olursun.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]

Yani bir milletin, âdete, tekniğe ait işlerini değil de, onların dinlerini, ibadetlerini, günah olan işlerini seven kimseler, kıyamette onlarla birlikte Cehenneme giderler. Fenne ait işlerini ve günah olmayan âdetlerini yapmak caiz ve lazımdır; çünkü fen, müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alması lazımdır. Gayrimüslimler ile ticaret yapılır. Aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi davranılır. Müslüman olmaları için dua da edilir. Fakat onları kâfir iken şerefli kabul etmek caiz değildir. Cenab-ı Hak buyurdu ki:
(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]

(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10]

(Münafıklar, “Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek, andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir; ama münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar.) [Münafikun 8]

Hazret-i Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve üzerinde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler) der.

Hazret-i Ömer buyurur ki:
(Ya Eba Ubeyde, senin bu sözün, çok zararlıdır. İşitenler, şerefi, vasıtaya binip gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Onun verdiği bu şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslam’dadır. İslam’ın ahkâmına uyan, aziz olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, şerefi başka şeylerde arayan zelil olur.)

Ancak müminler kardeştir

Dinimiz, kâfirlerle de iyi geçinmeyi emreder, fakat iyi geçinmek ayrı, onları dost ve kardeş bilmek ayrıdır. Allahü teâlâ, (Ancak müminler kardeştir) buyururken, mümin olmayanları, gayrimüslimleri kardeş bilmek, bu âyet-i kerimeye de aykırıdır. Mümin, İslamiyet’e inanan demektir. Ehl-i kitaba inananlara mümin denmez. Müslüman olmayan herkes kâfirdir. Nelere inanırsa inansın, kâfirlere mümin denemez.

İmam-ı Kurtubi hazretleri, Bekara suresinin, (Müslüman olarak can verin) mealindeki 132. âyet-i kerimesinin, (Müminler olarak can verin) demek olduğunu bildiriyor. Hücurat suresinin, (Ancak Müminler kardeştir) mealindeki onuncu âyet-i kerimenin tefsirinde ise, bunun (Müslümanlar kardeştir) anlamında olduğunu bildiriyor. Peygamber efendimiz de bu âyet-i kerimeleri, aynı şekilde açıklamıştır. Mümin ve müslüman olanlar için din kardeşiniz tabirini kullanmıştır. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Din kardeşinize rastlayınca selam verin!) [İ. Sünnî]

(Mümin geçim ehlidir. O, din kardeşine rahatlık verir.) [Dare Kutnî]

(Mümin beş çeşit şiddet arasındadır: Müslüman kardeşi onu çekemez, münafık ona buğzeder, sevmez onu, kâfir onun canına kasteder, kendi nefsi onunla uğraşır ve şeytan onu şaşırtmaya uğraşır.) [İbni Lâl]

(Bir Müslüman, bir din kardeşine, onun hidayetinin artmasına vesile olacak hikmetli bir söz veya kendisini tehlikeden kurtaracak bir söz kadar iyi hediye veremez.) [Ebu Ya’la]

(Bir müminin, Müslüman din kardeşine, hayırla, sevgiyle ve şefkatle bakması, benim şu mescidimde bir yıl itikâf etmesinden daha sevabdır.) [İbni Lâl]

(Bir Müslümanın din kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir.) [Ahmed]

Salavat Getirmenin İnceliği: Tüm Peygamberlere Salavat Sünnettir
Salavat Getirmenin İnceliği: Tüm Peygamberlere Salavat Sünnettir
İçeriği Görüntüle

Kaynak:Dinimiz islam