Değişim Yasası ve Anayasa Değişikliği
Tolstoy’un o basit ve sade sözü neydi: “İnsana aklı, dertlerinden kurtulması için verilmiştir.”
Beşerî veya ilahi yasaların tümü, aklı kusurlu olanları sorumluluktan muaf tutarlar.
Hatalarından ders çıkarmayan, bilgi, varlık, olay, zaman, mekân, fayda, zarar gibi birçok nitel ve nicel çokluk arasında bağ kuramayan kimselerin akıl sağlığında problem vardır. Reşid olma şartını karşılamayan bünyelerle de müspet yönde ivme kaydedilemez.
İnsanın dünya serüveni biyolojik evrimle değil akıl ve ruhun tekamülüyle ilerlemiştir. Değişen şartlara göre güncellenen veya yeniden yorumlanan ilahi mesajlar da bu gelişimin motorlarından biridir.
Meleklerin, şeytanların ve hayvanların mertebelerinin sabit olduğuna vurgu yapan Bediüzzaman Hazretleri de insanın bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla tekemmül etmek için geldiğini belirtir.
Kur’an-ı Kerim’in, muhataplarını ısrarla ders çıkarmaya, ibret almaya, düşünüp akletmeye çağırması onların sadece Tevhid’i idrak etmeleri için değil, aynı zamanda yeryüzündeki halifelik vazifelerini kolaylaştırmak içindir.
Beşere lutfedilen dil, beyan, his, zihin ve vahiyle beraber, ihsan ve ilham edilen tüm ilimler de olumlu yöndeki bu gelişimin sürekliliğini ifade eder.
Hz. Adem’e öğretilen isimler, ona ilk konulduğu yerde yani cennette çok da lazım değildi. Çünkü cennet bir tekâmül/tekemmül, gelişim, büyüme, daha güzele ulaşma, noksanı tamamlama, kusuru düzeltme, açığını kapatma, yanlıştan dönme yeri değildir. Orası hiçbir derdin, sorunun, arayışın olmadığı mükâfat yurdudur. Ne amel defteri var ne hesap korkusu ne kaydeden melekler var ne de herhangi bir yükümlülük.
Ancak bu alemde sürekli ölçüp biçmek zorunda Âdemoğlu. Önceki hataların aynısını yapmamak için, bir delikten iki defa ısırılmamak için, tekrar tekrar aldatılmamak için, kahreden son pişmanlıktan kurtulmak için.
Kuruluşundan başlayarak her on yılda bir darbe ya da darbe riskine maruz kalan ülkede halkın hür biçimde kendi iradesiyle kendini yönetme yeteneğinin gerilemesine sebep olan ne varsa tamamen ortadan kalktı mı? Kimse emin değil.
Darbelerin başarısızlığı zaten faillerinin sonucuna katlanması anlamına gelir de peki başarılı olmuş darbeler neden meşru kabul edilir?
27 Mayıs bir darbe ise ve kesinlikle reddedilmeli ise o darbenin ürünü olarak kurulan Anayasa Mahkemesi, Yüksek Askerî Şûrâ, Milli Güvenlik Kurulu neden hâlâ makbul ve yürürlükte oluyor?
12 Eylül 1980 bir darbe ise, memleket neden bunca senedir o darbecilerin hazırlattığı 82 anayasası ile idare ediliyor ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelere bundan sonra da asla dokunulmayacağı söyleniyor?
Diyelim ki işin doğrusunu darbeciler de getirmiş olsa kullanmakta beis yoktur. Yalnız, hangisinden bir hayır elde edildi ki?
Mesela 28 Şubat darbecilerinin sekiz yıllık zorunlu eğitim dayatması terk edilmediği gibi bir de 12 yıla çıkarıldı da eğitimde çağ mı atlandı?
28 Şubat darbecilerinin medya, siyaset ve ekonomi ayağına dokunulmadı da onların şerrinden emin mi olundu?
27 Mayıs’la kurulan AYM, YAŞ ve MGK sonraları halkın önünü kesmek için kullanılmadı mı?
Kenan Evren cuntasının halihazırda geçerli olan anayasası hangi yaraya merhem oldu? Sonrasında yaşanan nice devasa acıların vebalinde o anayasanın da payı yok mudur?
İllâ ki, sayısız engel ve düşman güçlerin varlığı gözardı edilemez. Ya da insan aklının kanseri sayılacak körü körüne taraftarlığın, zır taassubun, kemikleşmiş cehaletin ve nice saptırıcının etkisi yok sayılamaz. Ancak daha adaletli, daha hakkaniyetli, daha güvenli ve daha insanî olana erişmek için çaba gösterenleri bu engeller durduramaz.
Meclis aritmetiği belli. Esaslı, köklü ve fark edilir değişiklikleri kimse beklemiyor. Yeter ki azıcık da olsa bir şeyler düzelsin.
Bunu da çok görmeyin ya Hu!
DOĞRU HABER | ÖZKAN YAMAN