Rusya'nın Karadeniz sahiline inme politikasının bir parçası olarak Kuzey Kafkasya'yı ele geçirme amacıyla 1556 yılında başlatılan Kafkas-Rus Çarlığı savaşı tam 308 yıl sürdü. Ruslar, Çerkesleri yok ederek Kafkas Dağları'nın iç kesimlerine ilerledi ve teslim olanları ya Çarlık ordusuna katılmaya ya da göç etmeye zorladı.

New York LaGuardia Havalimanı’nda iki uçak çarpıştı
New York LaGuardia Havalimanı’nda iki uçak çarpıştı
İçeriği Görüntüle

1864 yılından itibaren Çerkes toplulukları, başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerine sürgüne maruz kaldı. Resmi olmayan rakamlara göre, yaklaşık 1,5 milyon Çerkes bir ay içinde sürgün edildi. Yol şartları, salgın hastalıklar ve açlık gibi nedenlerden dolayı ise yaklaşık 500 bin Çerkes hayatını kaybetti.

Sürgün edilen Çerkesler, Anapa, Novorossiysk, Gelincik, Soçi ve Adler gibi Karadeniz limanlarından gemilere bindirilerek birçoğu Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı ve Kocaeli gibi Anadolu şehirlerine yerleştirildi. Bir kısmı ise Suriye, Filistin ve diğer Orta Doğu bölgelerine göç etti. Sürgün edilen Çerkesler zamanla yerli halkla kaynaştı.

Ancak Osmanlı İmparatorluğu'na sürülemeyen Çerkesler, Rus Kazak köylerine Orta Laba ve Orta Kuban nehirleri bölgesinde yerleştirildi. Rusya'nın Çerkes halkını öz vatanlarından sürgün etme operasyonu, uzun süre önceden planlanmış ve adım adım gerçekleştirilmiş bir eylem olarak değerlendiriliyor.

Binlerce kişinin ölümüne neden olan bu sürgün, "tarihin en acı olaylarından biri" olarak nitelendiriliyor. Türkiye'de yaşayan Çerkesler her yıl bu trajik olayı gözyaşlarıyla anıyor. Çeşitli etkinlikler düzenlenerek deniz kenarında "Nart ateşi" yakılıyor ve etrafında "mezar taşı nöbeti" tutuluyor.

Bu anma törenleri, "Sürgün Andı"nın okunmasıyla tamamlanıyor. Türkiye'deki Çerkesler, geçmişlerine saygı ve anma duygularını yaşatmak için sürgünün acı hatırasını canlı tutuyor.

Çerkes Sürgünü, sadece bir etnik grup için değil, insan hakları ve adalet mücadelesi açısından da önem taşıyor. Bu acı olay, toplumlar arasındaki hoşgörü, saygı ve eşitlik ilkelerinin önemini vurguluyor.

Çerkes Sürgünü'nün anılması, geçmişin hatalarından ders çıkarılmasını ve insanlık tarihinde tekrarlanmaması gereken trajedilerin hatırlanmasını sağlıyor. Bu şekilde, insanlık birlikte yaşama, hoşgörü ve adil bir dünya için mücadele etme yolunda ilerleyebilir.

Çerkeslerin anma etkinlikleri, tarihî bir bilincin sürdürülmesine ve genç nesillerin bu acı olayları öğrenerek geleceğe daha aydınlık bir perspektifle ilerlemesine katkıda bulunuyor. Bu trajedinin unutulmaması, insanlığın ortak hafızasını zenginleştirerek toplumsal uyum ve barışa katkı sağlayabilir.

Çerkes Sürgünü'nün acı hatırası, insanlık tarihindeki kara bir leke olarak kalmaya devam ediyor. Ancak bu anma etkinlikleri, geçmişin hatalarını onarmaya, hoşgörüyle bir arada yaşamaya ve insanlık adına daha iyi bir gelecek inşa etmeye yönelik umutlarımızı canlı tutuyor.

Unutmamalıyız ki, tarih bizi şekillendirir ve anılarımızı taşır. Çerkes Sürgünü'nü anmak, adalet, hoşgörü ve insan hakları için verdiğimiz mücadeleyi sürdürmek adına önemli bir adımdır. Geçmişin derin izlerini taşıyan bu acı hatırayı unutmadan, birlikte daha adil, daha hoşgörülü bir dünya inşa etmek için çalışmalıyız.