Hazret-i Mevlânâ, Mesnevî’sinde ibretli bir kıssa nakleder:
AZRAİL’DEN (A.S.) ÇİN’E KAÇAN ADAM
Korku ve telâş içindeki saf bir adam Hazret-i Süleyman aleyhisselam’a gelir ve:
“–Bu sabah Azrâil karşıma çıktı, bana hışımla baktı. Anladım ki benim canımı alacak. Ey kudretli Peygamber! Her şey senin emrinde. Rüzgâra emret, beni buradan tâ Çin’e iletsin. O zaman Azrâil belki beni bulamaz!” der.
Hazret-i Süleyman, adamın bu saf hâline ve ısrarlı yalvarmalarına acır ve rüzgâra:
“–Haydi bu adamı Çin’e bırak!” der. Rüzgâr adamı alır ve kısa sürede Çin’in uzak bir adasına götürür.
Hazret-i Süleyman aleyhisselam, biraz sonra Azrâil aleyhisselam ile karşılaşır ve o adama neden hışımla baktığını sorar. Azrâil aleyhisselam ise:
“–Ben ona hışımla değil, hayretle baktım. Çünkü Allah Teâlâ bana, o adamın canını bu akşam Çin’de almamı emretmişti. Ben de o adamın yüz kanadı bile olsa, bu akşam Çin’de olamaz, bu nasıl iştir, diye hayretle bakmıştım.” der.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Gönül Dünyası, Erkam Yayınları