İşte o yazı:

Son dönemde Türkiye'nin ana gündemlerinden biri, evlilik oranlarının düşmesi ve buna bağlı olarak nüfusun yaşlanması meselesidir.

Kur’an’da Muamelat ve Rüşvetin Tehlikesi: Toplumun Ortak Malı Üzerinden İlahi Uyarı
Kur’an’da Muamelat ve Rüşvetin Tehlikesi: Toplumun Ortak Malı Üzerinden İlahi Uyarı
İçeriği Görüntüle

Hatta bu endişe öylesine büyüdü ki, 2025 yılı resmî olarak “Aile Yılı” ilan edildi.

Bu kapsamda devlet bazı ekonomik adımlar attı, evliliği teşvik etmek adına destek paketleri açıklandı. Ancak sadece ekonomik yönlü çözümlerin bu meseleyi çözmeye yetmediği ortadadır.

Çünkü temel sorun, yalnızca ekonomik değil; sosyo-kültürel ve manevi bir meseledir.

Avrupa örneği:
Bugün Türkiye’nin yaşadığı sorunları, Avrupa ülkeleri 30 yıl önce yaşamıştı. Onlar da bolca teşvik paketi sundular ama olumlu sonuç alamadılar. Aksine, bugün Avrupa çok daha ciddi bir evlilik ve nüfus krizi yaşamaktadır.

O hâlde, denenmiş yöntemleri tekrar denemek yerine farklı bir bakış açısına yönelmeliyiz.

Abdullah Kavan bu yazısında, üç temel noktaya dikkat çekiyor:

1- Maneviyat:
Avrupa’da evlilik oranlarındaki düşüşle, kiliseden uzaklaşmanın aynı dönemlerde gerçekleştiğini görüyoruz. Bu durum, dinî ve manevi yapıların toplum üzerindeki olumlu etkisini gösteriyor.

Türkiye’de de İslamî değerleri yeniden merkeze alan bir bakış açısına ihtiyaç var. Evlilik sadece ekonomik bir kurum değil; manevi bir yolculuk ve Allah’a karşı sorumlulukla anlam kazanan bir müessesedir.

2- Eğitim Sistemi:
Cumhuriyet döneminden bu yana Türkiye’de eğitim sistemi, geleneksel ve İslamî yapılarla sürekli bir çatışma hâlinde olmuştur.

Bireyler, yıllarca süren eğitim süreciyle geleneksel kimliklerinden ve aile bağlarından koparılmış; daha çok piyasa ve devletin talimatları doğrultusunda şekillenmiş bireyler hâline getirilmiştir.

Bu yapı, toplumun kadın-erkek rollerine, aileye ve evliliğe dair anlayışını ciddi şekilde dönüştürmüştür.

3- Medya:
Medya, özellikle diziler ve gündüz kuşağı programları aracılığıyla “aile” kavramını itibarsızlaştırmış, kutsal değerleri sıradanlaştırmıştır.

Aileye dair geleneksel ve İslami değerleri savunan içerikler yerine, yozlaşmış ve bireyciliği öne çıkaran yapımlar ekranları kaplamıştır. RTÜK’ün sembolik cezaları ise bu yıkımı durduramamıştır.

Sonuç olarak:

Aile kurumu, çok yönlü bir kuşatma altındadır. Bunu yeniden inşa etmek için:

• Manevi değerlerin canlandırılması,
• Eğitim sisteminin aile dostu hâle getirilmesi,
• Medyanın sorumlu ve değer odaklı yayınlar yapması,

gibi çok boyutlu bir irade ve düzenleme gereklidir.

Aileyi korumak; yalnızca bugünü değil, geleceğimizi kurtarmaktır.

DOĞRU HABER | ABDULLAH KAVAN