Ilim & irfan

Ölümden Sonsuzluğa: Kabirden Ahirete Ruhun Mukaddes Yolculuğu

Her nefes, ruhun ebedi âleme açılan kapısıdır. Kabir karanlığından kıyametin aydınlığına uzanan kutsal serüveni Fahr-i Kâinât’tan dinleyin.

Abone Ol

Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ölümün, kabirin ve ahiretin sırlarını gözler önüne sererken, bizleri derin bir tefekkür ve hazırlığa çağırır.

Bir mümin, can çekişme anına girdiğinde, rahmet melekleri bembeyaz bir ipek elbise ile onu karşılar. O an şöyle fısıldanır:
“Rabbinden razı, Rabbin de senden razı olarak bu bedenden ayrıl. Allah’ın rahmet ve reyhanına, gazabından emin olan Rabbine kavuş!”

Ruh, en nadide miskin kokusunu yayarak bedeninden yükselir. Melekler o kokuyu birbirlerine uzatıp, semanın kapısına kadar taşırlar. Orada merakla sorulur:
“Bu eşsiz koku nedir?” Ardından o ruh, müminlerin beklediği ruhlar arasına katılır. Onların sevinci, dünyada kaybettikleri bir şeyi bulmanın tarifsiz mutluluğuna benzer. “O nasıl biri? Hali nedir?” diye sorular yükselir. Bazıları ise, dünya meşgalesine kapılmış ruhları yadırgar:
“Onu bırakın, o dünya telaşında kayboldu” derler. Gelen ruh ise karşılık verir:
“O, öldü ve yanınıza gelmedi.” Onlar ise cevaplardır:
“O, Hâviye cehennemine çekildi.”

Öte yandan, inkar eden kâfir, son anında azap meleği tarafından kaba ve kıldan yapılmış bir elbise ile karşılanır. O’na denir ki:
“Öfkeli ve Allah’ın gazabını üstüne çekerek bu bedenden çık ve azabına koş!”
Onun ruhu, en pis kokuyu yayıp bedeninden ayrılır. Melekler o kokuyu yeryüzünün kapısına kadar taşır ve orada haykırırlar:
“Ne kadar kötü bir koku!” Nihayet ruh, cehennemliklerin arasına götürülür.

Bu hakikatler, ölümü, kabri ve ahireti bizlere canlı bir şekilde anlatır; bize son nefesimize hazırlık yapmanın, dünya telaşından uzaklaşıp kalbimizi arındırmanın gerekliliğini hatırlatır. Çünkü ruh, ya rahmet bahçelerine doğru kutsal bir yolculuğa çıkar ya da azap karanlıklarına sürüklenir.