Bir mü’min, kimlerle ünsiyet edeceğini gayet iyi bilmelidir. Yeme-içme, kıyafet gibi günlük hayata ait fiil ve davranışlarda dahî, gayr-i müslimlere benzemenin, onlarla bir tavır ve şekil birliği içine girmenin tehlikesini görmeli, bunları ehemmiyetsiz zannetmemelidir.
Ahmed bin Hanbel -rahmetullâhi aleyh-’in Zühd kitabında rivâyet edildiğine göre; Cenâb-ı Hak, benî İsrail peygamberlerinden birine şöyle vahyetti:
“Kavmine söyle: Düşmanlarımın yediklerini yemesinler, içtiklerini içmesinler, onların şekline (görünüşüne, kılık kıyafetine) girmesinler! (Şayet bunları yaparlarsa) onlar gibi düşmanım olurlar!” (Ahmed, Zühd, s. 85)
Bu rivâyetin bir şekli de şöyledir:
Mâlik bin Dînar -rahmetullâhi aleyh- anlatır:
“Allah, peygamberlerinden bir peygambere şöyle vahyetti:
‘Kavmine söyle: Düşmanlarımın girdikleri yerlere girmesinler, yediklerini yemesinler, giydiklerini giymesinler, onlara uymasınlar! (Eğer bunları yaparlarsa) onlar gibi düşmanım olurlar!’” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 371)
Risâleti boyunca, müşriklere ve ehl-i kitâba muhalefet eden ve etmemizi emreden Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, özlü beyânıyla bu hakikati şöyle dile getirmiştir:
“Herhangi bir topluluğa benzemeye çalışan, onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)
Hazret-i Ömer, Azerbaycan ve Dağıstan’a gönderdiği ordularına şöyle seslenmişti:
“‒Aman sakın siz; putperestlerin giyindiği gibi giyinmeyin! Putperestlerin yediğinden yemeyin! Orada İslâm şahsiyetini muhafaza edin.”
Çünkü şekilde benzeyenler; zamanla duygularda, fikirlerde ve inançlarda da fire verirler. Nitekim Abdullah İbn-i Mes‘ûd -radıyallâhu anh- şöyle buyurmuştur:
“Elbiseler elbiselere benzeyince, kalpler de kalplere benzemeye başlar.” (Vekî, Zühd, s. 597)
Cenâb-ı Hak; Fetih Sûresi’nin âhirinde, sahâbe-i kirâmı;
“İnkârcılara karşı tavizsiz” oldukları için medh ü senâ etmektedir. «Küffâra karşı şedit» olmak, îmânın alâmetlerinden biridir.
Yine Rabbimiz bütün mü’minlere, huzûr-ı ilâhîde kıyâma durdukları her rekâtta şöyle niyâz etmelerini ferman buyurmaktadır:
“Gazabına uğrayanların ve dalâlete düşenlerin yoluna bizi sevk etme! (Onların hâlinden bizi muhafaza eyle!..)” (el-Fâtiha, 7)
Bir başka ilâhî tâlimatta da şöyle buyurulur:
“Eğer şeytandan gelen bir vesvese seni tahrik edecek olursa hemen Allâh’a sığın. Çünkü O; hakkıyla işiten, kemâliyle bilendir.” (Fussilet, 36)
Bugün moda, reklâm, akım vs. adı altında telkin edilen şeytânî ve nefsânî vesveselere karşı; Allâh’a ilticâ etmeli, Peygamberimiz’in sünnet-i seniyyesine ve âdâbına sarılmalıyız.