Ilim & irfan

Kıyametin Vakti Sadece Allah’ın Bilgisinde: Peki Sen Ne Hazırladın?

Kıyametin gelişini beklemek değil, kalbimizi temizleyip amellerimizi güzelleştirmek esas olmalıdır.

Abone Ol

Kıyamet Ne Zaman? Yaklaştı mı? Peki, Biz Ne Hazırladık?

Kıyamet, insanlık tarihinin en kesin ve en korkutucu gerçeğidir. Kur’ân-ı Kerim, Kamer sûresinin ilk ayetinde şöyle seslenir:
“Kıyâmet yaklaştı ve ay yarıldı.” (Kamer, 1)

Bu cümle, her çağ insanına kıyametin yakın olduğunu ilan eder. Ancak bu yakınlık, bizim belirleyebileceğimiz bir zaman değil, yalnızca Allah’ın mutlak ilmi dâhilindedir. Rabbimiz, peygamberler ve bütün insanlara kıyametin tam vaktini gizlemiştir. Çünkü kıyametin zamanı, ansızın ve şaşırtıcı bir şekilde gelecektir; hiç kimse onu önceden bilemeyecektir.

Kur’ân-ı Kerim’de bu durum şöyle ifade edilir:
“Onlar (yola gelmek için) kıyamet vaktinin ansızın gelivermesini mi bekliyorlar? Halbuki onun alâmetleri geldi. O gelip çatınca akıllarını başlarına devşirmeleri neye yarar!” (Muhammed, 18)

Buradan anlıyoruz ki, kıyametin gelişinin alametleri artmakta ve bu alametler, ona hazırlık yapma fırsatını vermektedir. Ancak bu hazırlık, sadece aklı başa almakla kalmayıp kalpte ve hayatımızda bir dönüşümü gerektirir.

“Ne zaman gelip çatacak?” diye sana kıyamet saatini sorarlar. De ki: 'Onun hakkındaki bilgi sadece Rabbimin katındadır. Vakti geldiğinde onu açığa çıkaracak olan ancak Allah’tır. O (kıyamet), göklere de yere de ağır gelecektir! Sizi ansızın yakalayacaktır!' Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: 'Onun bilgisi Allah katındadır, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.'” (A’râf, 187)

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- ise sahabisine “Kıyamet ne zaman?” diye sorulduğunda, onların ilgisini zamandan ziyade hazırlığa çekmek için “Kıyamet için sen ne hazırladın bakalım?” diye karşılık vermiştir. Bu cevap, kıyamet gerçeğine dair farkındalığımızın esas kaynağıdır. Çünkü kıyametin zamanı bilinmese de her an gelebileceği gerçeği, bizi hayata dair sorumluluklarımızı yerine getirmeye sevk etmelidir.


Kıyamet İçin Hazırlık ve Hazırlanamama Hali

Bugün modern dünyanın aldatıcı cazibeleri insanın kalbini dünyevî aldatmacalarla doldururken, âhiret gerçeği çoğu insanın aklından bile çıkmıştır. Bu dünyada arzuların peşinden koşmak, nefsin geçici zevklerine dalmak, insanı kıyamet endişesinden uzaklaştırmış, kimi zaman da onu ümitsizliğe sürüklemiştir.

Ancak kıyamet gerçeğiyle karşılaşmak, yorgunluk ve umutsuzluk değil, tam aksine canlılık ve sâlih amellerin artması anlamına gelmelidir.

Bir sahabi, Peygamberimize şöyle der:
“Âhiret için çok oruç, namaz veya sadaka veremem; ama ben Allah’ı ve Peygamberini seviyorum.”

Peygamberimiz ise bu samimi ifadenin ardından ona:
“O halde sen, sevdiğinle berabersin.” (Buhârî, Müslim) diye müjde vermiştir.

Bu müjde, müminin en büyük kıyamet azığıdır: Allah’ı ve Resûlünü sevgiyle bağlamaktır. Sevgi, kalbi en güçlü bağla donatan en büyük rızıktır. Ve bu sevginin büyümesi için sürekli çaba göstermek, ibadet ve hayır işlerinde bulunmak gerekir.


Kıyamet Hazırlığında En Değerli Azıklar

Kıyamet hazırlığı sadece bireysel ibadetlerle sınırlı değildir. Bir insanın Rabbine olan bağlılığı, doğru yol göstericiye bağlanması, kalbin temizliği ve yaşam biçimi, en değerli azıklardır.

İlahi muradın gerçekleşmesi için bir kulun imanını kuvvetlendirmesi, ahlakını güzelleştirmesi, güzel işlerde öncülük etmesi, insanları iyiliğe çağırması, maddi ve manevi yardımlarda bulunması da kıyamet hazırlığının önemli parçalarıdır.

Eğitim, öğretim, neslin yetiştirilmesi, İslam’ın güzel ahlakının taşınması, sadaka-i cariye vesilesiyle hayırlı hizmetlerde bulunmak, ahirete en değerli sermayelerdir.

Ferdî ya da toplumsal iyilikler, insanlığa fayda sağlayan her girişim, kıyamet öncesi hazırlık yolunda büyük bir sermaye olur.

Kıyamet Bilinciyle Yaşamak

Kıyamet, bir anda ve beklenmedik şekilde kapımızı çalabilir. Her ölüm aslında kişisel bir kıyamettir. Bu bilinçle yaşamak, her an Allah’a hesap verecekmiş gibi davranmak, insanı hem diri tutar hem de umudu ayakta tutar.

Peygamberimizin mübarek sözleriyle:
“Sizin elinizde bir hurma fidanı varken kıyamet kopacak olsa, onu yine dikmeye devam edin.” (Buhârî)

Bu söz, müminin umutsuzluk ve atalete düşmemesi, her şartta hayır işlerine devam etmesi gerektiğini anlatır.


Özetle:
Kıyametin ne zaman kopacağını bilmemiz mümkün değildir. Ancak bu bilinmezlik, her an hazırlıklı olmamız gerektiği gerçeğini değiştirmez. En büyük azık, Allah’a ve Resûlüne olan sevgi ve bağlılıktır. Bu sevgi, sâlih amellerle beslenmeli, hayatımızda iyilik ve güzellikleri çoğaltmalıyız. Kıyamet endişesi, bizi korkutmamalı; aksine, her günü anlamla, hayırla ve sorumlulukla doldurmaya teşvik etmelidir.