Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, toplumları ayakta tutan en temel değerlerden biri olan emaneti, sadece bir eşya yahut mal gibi düşünmezdi. O’na göre emanet, aynı zamanda sorumluluk, görev, adalet ve güven demekti. Ve bu kutsal kavram zayi edildiğinde, dünyanın düzeni de alt üst olmaya başlardı.
Bir gün Efendimiz’e, ashâbından biri yaklaşıp:
“–Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu.
Nebîler Nebîsi cevap verdi:
“–Emanet zayi edildiğinde kıyameti bekle!”
O an sahâbe dehşete kapıldı ve merakla sordu:
“–Peki emanet nasıl zayi edilir, ya Rasûlallah?”
Efendimiz cevapladı:
“–İşler, ehil olmayan kimselere verildiğinde kıyameti bekleyin.”
(Buhârî, İlim 2; Ahmed b. Hanbel, II, 361)
Bu söz, yalnızca bir zaman haberini değil, aynı zamanda bir uyarıyı, bir işareti ve bir sarsıcı hakikati içermektedir.
Güvenin yerini riyakârlık, liyakatin yerini ehliyetsizlik, adaletin yerini adam kayırma alınca, toplum çöker. İşte o zaman, insanlığın sonuna dair işaret fişeği de atılmış olur.
Bugün hâlâ bu uyarıyı duymayan kulaklar varsa, bizlere düşen görev; emaneti yüklenmek, ehliyet ve adaletle onu korumaktır.