Hakan Fidan: Türkiye, Rusya ve Ukrayna'yı Barış İçin Yeniden Masaya Oturttu
Hakan Fidan: Türkiye, Rusya ve Ukrayna'yı Barış İçin Yeniden Masaya Oturttu
İçeriği Görüntüle

Alevilik, İslam dünyasında zamanla farklılaşarak günümüzde mezhep veya inanç sistemi olarak değerlendirilen bir yapıya bürünmüştür. Ancak tarihî kökeni incelendiğinde Aleviliğin, bir mezhep olmaktan ziyade, Ehl-i Beyt sevgisini esas alan tasavvufî bir hareket olarak ortaya çıktığı görülmektedir.

Aleviliğin şekillenmesinde önemli bir dönüm noktası Timur’un Anadolu’dan götürdüğü esirlerin İran’ın Erdebil bölgesinde Şeyh Ali’ye bağlanmalarıdır. Erdebil’de başlayan bu tasavvufî bağlılık, Şah İsmail’in dedesi olan Şeyh Ali ve onun soyundan gelenlerin etkisiyle zamanla siyasi bir kimliğe bürünmüştür.

Şeyh Cüneyd ve oğlu Şeyh Haydar’ın Anadolu’da geniş bir mürit kitlesine ulaşması, Safevî Devleti’nin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Şah İsmail’in 13 yaşında Anadolu’dan topladığı müridlerle Akkoyunlu hükümetini devirmesiyle siyasi güç, tarikat eliyle şekillenmiştir.

Osmanlı ile Safevîler arasında yaşanan Çaldıran Savaşı sonrasında Anadolu’daki Alevî topluluklarla İran’daki merkez arasındaki irtibat kopmuş; bu durum, Anadolu’daki Alevîlerin kendi içinde kapalı, eğitim ve medrese sisteminden uzak bir yapı hâline gelmesine yol açmıştır. Zamanla bu yapı, inanç, ibadet ve anlayış bakımından farklılıklar göstermeye başlamış ve Sünni toplumla arasında mesafe oluşmuştur.

Aslında Hz. Ali sevgisi İslam’da yer tutan bir husustur ve bu sevgi, diğer sahabelere saldırılmadığı sürece dinî açıdan bir sorun teşkil etmez. Aleviliğin ilk şekli, Ehl-i Beyt sevgisine dayalı samimi bir tasavvufî bağlılıkken; zamanla içine siyasî unsurların girmesiyle ayrışmalar oluşmuştur.

Alevi-Sünni ayrılığı, esasen bilgi eksikliği, karşılıklı anlayışsızlık, yöneticilerin ihmali ve dış müdahalelerle büyümüş; zamanla sosyal bir yarılmaya dönüşmüştür. Oysa İslam’ın temel ilkesi Kur'an ve Sünnet’e dayalı birlik ve kardeşliktir. Kur'an, “Hepiniz Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılmayın” (Âl-i İmrân, 3/103) buyurarak Müslümanları tefrikadan uzak durmaya çağırmaktadır.

Sonuç olarak, Alevilik, tarihsel olarak Ehl-i Beyt muhabbeti etrafında oluşmuş bir tarikat özelliği taşırken; zamanla siyasi, kültürel ve mezhepvari bir yapıya dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde tarihî, sosyolojik ve siyasî birçok etken vardır. Müslüman toplumların birlik içinde yaşayabilmesinin yolu, Kur’an ve Sünnet’i temel alarak kardeşlik hukukuna riayet etmeleridir.


Kaynak: Mehmet Kırkıncı - Alevilik Nedir?, Sorularla İslamiyet

Kaynak: Görsel Haber