Kur’an’da buyrulur:
وَنَادٰٓى اَصْحَابُ الْجَنَّةِ اَصْحَابَ النَّارِ اَنْ قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدْتُمْ مَا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّاۜ قَالُوا نَعَمْۚ فَاَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ اَنْ لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَۙ
Cennet ehli cehennem ehline, “Biz Rab’bimizin bize vaad ettiğini gerçek bulduk; siz de Rab’binizin size vaad ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenir. “Evet!” derler. Ve aralarından bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun!” diye bağırır. (A‘râf, 7/44)
CENNET DE CEHENNEM DE HAK VE GERÇEKTİR
Bilgi:
Gerek Kur’an’da, gerekse hadislerde cennetliklere vaad edilen güzel nimetlerin ve cehennemlikleri tehdit eden şiddetli azabın gerçek olduğu, ahiret gününde her iki gruba ait insanlar arasında geçecek bir konuşma yoluyla anlatılmaktadır. Ayrıca İslam’a ve Müslümanlara zulüm ve düşmanlıkları sebebiyle cehenneme atılacak olanlara da asla merhamet edilmeyeceği ifade edilmektedir.
Mesaj:
- İman eden ve iyi amel işleyenlerin cennete, inkâr eden ve kötülük yapanların da cehenneme gideceğine kesin olarak inanırız.
- Dünyada yapılan zulüm ve kötülükler asla karşılıksız kalmayacaktır.
Kelime Dağarcığı:
Zulüm: Kötülük ve haksızlık yapmak, sınırı aşmak, doğru yoldan sapmak.
Zâlim: Zulmeden kişi.
Lanet: Allah’ın merhametinden uzak olup azaba uğramak.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Cennet ehli cehennem ehline: “Biz, Rabbimizin bize verdiği bütün sözlerin gerçek olduğunu gördük. Nasıl siz de Rabbinizin başınıza geleceğini söylediği şeylerin gerçekleştiğini gördünüz mü?” diye seslenirler. Onlar da: “Evet!” derler. Bunun üzerine aralarında bir münâdî: “Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun” diye bağırır.
- O zâlimler, dünyada insanları Allah’ın yolundan çevirir, o yolu eğip bükmeye ve kötü göstermeye çalışırlardı. Onlar âhireti de büsbütün inkâr ederlerdi.
Allah Teâlâ mü’minlere cenneti, kâfirlere cehennemi va‘detmiştir. Kıyamet günü hesap görüldükten sonra mü’minler cennete girecek, kâfirler ise cehenneme atılacaklardır. Aralarında mâhiyetini tam olarak bilemeyeceğimiz bir yolla konuşma gerçekleşecektir. Cennet ehli, hem kavuştukları mükâfâta sevindiklerinden ötürü hem de kâfirlerle alay etme ve pişmanlıklarını artırma maksadıyla: “Biz, Rabbimizin dünyada bize va‘dettiklerinin gerçek olduğunu gördük ve cennete eriştik; peki siz de Allah’ın va‘dettiği cehennemin gerçek olduğunu gördünüz mü?” diye soracaklar. Onlar da, cehennemi boyladıklarından dolayı “Evet!” demekten başka cevap bulamayacaklardır. Bu sırada vazifelendirilmiş bir münâdî, ilâhî bir şamar gibi, Allah’ın lânetinin zâlimler üzerine olduğunu ilan edecektir. Buradaki zâlimlerden maksat, ebedi cehennemi hak etmiş kâfirlerdir. Bunların en önde gelen üç vasfı şudur:
- Kendileri uzak durdukları gibi başka insanları da Allah’ın dininden çevirmek,
- Dosdoğru dini eğri büğrü yapmaya çalışmak, dinin yanlış olduğunu göstermek için çalışıp çabalamak,
- Âhireti inkâr etmek.
Şimdi A‘râf’taki insanların durumları gösterime sunuluyor.