Filistin

İsrail’in Filistin’e Yönelik Zulmü 8 Ekim Sonrası Yeni Bir Eşiğe Ulaştı: Soykırım Politikasının Son Aşaması

1948’den bu yana Filistin halkına uyguladığı baskı, işgal ve yerinden etme politikalarını sürdüren İsrail, 8 Ekim 2023’ten itibaren şiddeti tarihte görülmemiş bir boyuta taşıdı. Hukuk sisteminden yerleşim planlarına kadar her alanda Filistinlilere yönelik saldırılar hız kazandı.

Abone Ol

8 Ekim sonrası şiddetin boyutu
İsrail’in 7 Ekim 2023’teki olayları bahane ederek başlattığı operasyonlar, Gazze Şeridi’nden Batı Şeria’ya, Doğu Kudüs’ten İsrail vatandaşlığına sahip Filistinlilere kadar geniş bir coğrafyada şiddet ve baskıyı artırdı. Gazze’de bombardımanlar, ev yıkımları ve temel ihtiyaçların silah olarak kullanılması, uluslararası insan hakları örgütleri tarafından “soykırım” boyutunda değerlendiriliyor.

Hukuk ve baskı araçları
Adalah İnsan Hakları Örgütü’nden Hadeel Ebu Salih, İsrail yargısının Filistinlilere karşı baskı aracı olarak kullanılmaya başlandığını vurguladı. Salih, 8 Ekim’den bu yana 800’den fazla tutuklama yapıldığını, çoğunda iddianame düzenlenmediğini ve mahkemelerin tutukluluk sürelerini uzattığını açıkladı. Salih, “İsrail, Yahudiler için demokratik, Araplar için baskıcı bir devlete dönüştü” dedi.

Ev yıkımları ve mülksüzleştirme
İsrailli antropolog Jeff Halper, İsrail’in Filistin topraklarını Yahudileştirme stratejisine hız verdiğini belirtti. Halper, 1948’den bugüne kadar yaklaşık yarım milyon Filistin evinin yıkıldığını açıkladı. 8 Ekim sonrası süreç, İsrail’in son aşamaya geçtiği ve tüm frenlerin kalktığı bir dönem olarak tanımlanıyor.

Kişisel dram: Fahr Ebu Diyab örneği
Doğu Kudüs Silvan Mahallesi’nde doğup büyüyen Fahr Ebu Diyab, 1963’ten kalan ailesinin evinin 14 Şubat 2024’te iş makineleriyle yıkıldığını aktardı. Diyab, “Evimizi yıkmaları sadece bir binayı değil, hayatımızı, geçmişimizi, geleceğimizi yok etmeleri demek” dedi. Diyab, yıkım sırasında iş makineleri ve polislerin yemek masraflarının bile kendisine ceza olarak yansıtıldığını anlattı.

Asıl hedef: Doğu Kudüs ve Batı Şeria
Halper, İsrail’in esas hedefinin işgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria olduğunu vurguladı. Yerleşim politikaları, mülksüzleştirme ve ev yıkımlarıyla bölgede Yahudileştirme süreci hızlanıyor. Silvan Mahallesi’nde “Davud Şehri” adıyla inşa edilen yasa dışı yerleşimlerle, Filistinliler hem evlerinden hem de topraklarından sürülüyor.

Uluslararası boyut ve tepki çağrısı
Ebu Diyab, Kudüs’ün yalnızca Filistinlilerin değil, tüm İslam dünyasının sorumluluğunda olduğunu belirterek uluslararası toplumun sessizliğine tepki gösterdi. Avukatlar ve insan hakları örgütleri, İsrail’in yargı, polis ve yerleşim araçlarını bir ceza ve intikam mekanizması olarak kullandığını kaydediyor.


Halper, “7 Ekim, Filistin halkının 130 yıldır süren kayıplarının sonucu. 18 yıllık Gazze ablukası ve süregelen şiddet bu saldırının temel nedenleri. İsrail’in hedefi, tüm Filistin’i ele geçirmek ve toprakları Yahudileştirmek” dedi.