Bu yazıda, özgürlük adı altında tahrif edilen tesettür konusuyla ilgili olarak Müslüman kız kardeşlerimize yönelik kurulan tuzaklar ve biz Müslümanların uyanık olması gereken hususlar üzerinde durulacaktır.

Sevgili Kardeşim,

Maalesef günümüzde, "özgürlük" adı altında ve global kültürün olumsuz etkileriyle bazı Müslüman kız kardeşlerimizin tesettür konusuna gereken önemi veremediğini gözlemliyoruz. Bu konuda gençlere neler söylemek istersiniz diye sorduğunuz için, tesettürün önemi ve İslam'ın tesettür konusundaki öğretileri üzerinde durmak istiyorum.

Rabbimiz, insanı yüce bir varlık olarak yaratmıştır. Bu nedenle, insanın onurunu, şerefini, haysiyetini, edebini ve vakarını koruyacak ilahi emirler ortaya koymuştur. Tesettür de bu ilahi emirlerden biridir.

Tesettür, sadece insanlara özgü bir kavramdır. Diğer yaratıklarda böyle bir örtünme gerekliliği yoktur. İnsan, Allah'ın kendisine bahşettiği şeref ve yüceliği korumak için örtünmek zorundadır. Aksi takdirde, diğer yaratıkların seviyesine düşer.

Peki, tesettür nasıl olmalıdır? İslam, insanlık haysiyetine uygun giyinme konusunda hangi kuralları getirmiştir?

Kutsal Kitap'ta "cilbab" terimi geçmektedir. Cilbab, vücut hatlarını belli etmeyen ve kadını gösterişten koruyan bir dış giysidir. Yani maksat, sadece deriyi örtmek değil, vücudu örtmek ve korumaktır.

Dıhye (ra) şöyle anlatır:

"Rasûlullah (sav) Efendimiz'e, ince bir kumaş olan kubtiyye getirildi. Rasûlullah (sav) bana bir parçasını verdi ve şöyle buyurdu: 'Bunu ikiye böl, bir parçasını kendine gömlek dik, diğer parçasını da eşine ver, başörtüsü yapsın!' Ben giderken şöyle dedi: 'Hanımına de ki, bu ince kumaşın altına, vücudunu göstermeyen başka bir elbise daha giysin!'"

Dolayısıyla, pardesü, çarşaf ve benzeri yerel kıyafetlerde bu gerçeği dikkate almak gerekmektedir. Elbise bol olmalı ve İslam'ın asil, zarif ve iffetli değerlerini yansıtmalıdır. Bu koşulları taşımadan giyinen bir kadın, tesettüre uymamış olur. Sadece kendini kandırmış olur.

Bugün sokaklarda, çeşitli türlerde dış giysilerle karşılaşmaktayız. Başını örtmüş olanlar bile vücut hatlarını sergilemektedir. Oysaki vücut hatlarını belirgin bir şekilde ortaya çıkaracak kadar dar, gözleri üzerine çekecek kadar gösterişli ve bakışları Züleyha'nın Hazret-i Yusuf'a "Gelsene bana!" dedirten elbise giymek, ahlak, haya ve iffet eksikliğidir ve kişiyi manevi olarak felakete sürükler.

Rasûlullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Henüz görmediğim iki grup cehennemlik vardır: Bunlardan biri, insanları kırbaçlarla döven bir topluluktur. Diğeri ise giyinmiş olmalarına rağmen çıplak gibi görünen ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. Bu kadınlar cennete giremezler ve cennetin uzaktan bile hissedilen kokusunu bile alamazlar."

Maalesef küreselleşme ve kültürel emperyalizm gibi olumsuz etkiler, dikkatsiz Müslümanların birçok hassasiyetini zayıflattı. En büyük yara, maalesef en hassas ve mahrem alanlarımızdan biri olan tesettür ve kadın-erkek ilişkilerinde ortaya çıktı.

Günümüzde moda neyse, bilinçsiz yetişen nesiller adeta sel suları gibi hemen ona kapılıveriyor. Erkeklerin küpe takması, kısa şortlarla dolaşmaları, dağınık giyim tarzları, erkeği kadına, kadını erkeğe benzeten saç kesimleri, "moda" adı altında -maalesef- Müslüman toplumlarda bile kabul görmekte.

Halbuki İslam, kadın ve erkeğin kendi kişilik ve özelliklerine uygun bir şekilde yaşamasını ister. Rasûlullah (sav) Efendimiz, kadına benzemeye çalışan erkeğe ve erkeğe benzemeye çalışan kadına lanet etmiştir. Bu tür kişilerin ilahi rahmetten uzak olduklarını bildirmiştir.

Tesettür, İslam'da kadının yüce konumunun önemli bir ifadesidir. Değerli hazineler en iyi şekilde korunur; kimse hırsızların önünde sergilemez. Tesettür sayesinde Müslüman kadın da kendisine verilen yüksek değer nedeniyle yabancı bakışların incitici etkisinden korunmak istenmiştir.

Tesettür, sadece dışsal bir örtünme değildir; aynı zamanda içsel olarak haya örtüsüne, iffet giysisine, takva ve erdem elbisesine bürünmektir.

Bir gün yanıma yükselmiş bir memur gelmişti. "Hocam, eşim ve ben çok dindardık, İslam'ı en iyi şekilde yaşamaya çalışıyorduk. Ancak yükselmek için bazı şeyleri yapmamızı gerektiren emirler geldi. Sonuç olarak, karışık cinsiyetli eğlencelere katıldık. Ardından eşim başörtüsünü çıkardı. Bu yaptığımızdan sonra her şeyimiz yavaşça dağılmaya başladı. Başörtünün sadece bir kumaş parçası olmadığını anladığımızda iş işten geçmişti" dedi.

Unutmayalım ki, bir kadının en değerli varlığı iffetidir. Kadınlık şerefi ve haysiyeti, ancak iffetle korunur. İslam, kadının iffetine büyük önem verir. Örneğin, Hz. Meryem iffeti nedeniyle Kuran-ı Kerim'de övgüyle bahsedilen bir kişidir ve adı 34 yerde geçer. Adının bu kadar sık geçmesi, başka hiçbir kadına nasip olmayan bir onurdur.

Bu da gösteriyor ki, bir kadını değerli kılan şey iffettir. İslam, kadının haysiyetini korumak için tesettüre büyük önem vermiştir.

Çünkü tesettür, kadını hem fiziksel hem de ruhsal olarak koruyan bir kalkan gibidir. Tesettürden vazgeçen kadın, kadınlığının bazı meziyetlerini kaybeder. Ancak tesettürlü bir kadın, ahlaki ve haya simgesi olarak iffetli bir şekilde yaşamını sürdürür.

Ayrıca, tesettürle ilgili hüküm sadece kadınları değil, erkekleri de kapsar. Yani bu konudaki emir, kadın ve erkek bütün müminleri içerir. Rabbimiz şöyle buyurur:

"Ey Peygamber! Mümin erkeklere de söyle: Gözlerini (harama) dikmemelerini ve ırzlarını korumalarını söyle! Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarından haberdardır.

Müslümanların Bayram Hazırlıkları: 15 Adımda Bayram Ruhunu Yaşayın Müslümanların Bayram Hazırlıkları: 15 Adımda Bayram Ruhunu Yaşayın

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama) dikmemelerini, namuslarını korumalarını, süslerini açıkça sergilememelerini ve başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtmelerini söyle..."

Başka bir ayette şöyle buyrulur:

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle dış örtülerini üstlerine almalarını. Onların tanınması ve incitilmemesi için en uygun olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir."

Bu ayetler indirildiğinde, sahabe kadınlarının tereddüt etmeden bu emre uydurduklarını, aksine büyük bir iman coşkusuyla ilahi emre itaat ettiklerini Hz. Aisha şöyle anlatır:

"Nur Suresi'ndeki "Kadınlar, başörtülerini yakalarının üstüne (kadar) örtsünler" ayeti indirildiğinde, erkekler bu ayetleri okuyarak evlerine döndüler. Bu erkekler, hanımlarına, kızlarına, kız kardeşlerine ve akrabalarına bunları okudular. Bu kadınlar da her biri etek kumaşlarından, Allah'ın kitabını tasdik ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamber'in arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular."

Abdullah bin Mesud (ra), Mekke'ye ticaret için geldiğinde, Allah'ın Elçisi (sav)'nin Hz. Hatice ve Hz. Ali ile birlikte Kabe'yi tavaf ederken onları gördüğünü ve Hz. Hatice'nin tesettüre büyük önem verdiğini anlatır.

Sonuç olarak, bir Müslüman kadın, Allah'ın emri olduğu için tesettüre büyük özen göstermelidir. Tesettürü İslam'ın zarif bir nişanesi olarak görmelidir. "Bu zamanda böyle olabilir mi?" dememelidir. Çünkü Allah'a yaklaşmak için ilahi emirlere uymak şarttır. Uymayanlar, Allah korusun İblis'in durumuna düşerler. O, secde edilmek istendiğinde "Ben ondan üstünüm" dedi ve Cenab-ı Hak ile çatışmaya girdi. Dolayısıyla Allah ile çatışanlar, İblis'in durumuna düşerler.

Rabbimiz, bizi ilahi emirler doğrultusunda, doğru bir yaşam sürmemize lütfu ve keremiyle destek olsun.

Amin!