Faydalı Bilgiler

Kur’ân’a Hürmet: İlâhî Kelâm’a Dokunmanın Edep ve Sınırları

Cenâb-ı Hakk’ın kelâm sıfatının bir tecellisi olan Kur’ân-ı Kerîm, yüceliğiyle sadece okunmakla kalmaz, aynı zamanda saygı ve tâzimle yaklaşılması gereken mukaddes bir emanettir. Âlimlerin ittifakla belirttiği üzere, abdestsiz Kur’ân’a dokunmak hürmetsizliktir ve haram kabul edilmiştir.

Abone Ol

Kur’ân-ı Kerîm, “Rahmân (olan Allah), Kur’ân’ı öğretti” (Rahmân, 55/1-2) buyrularak, doğrudan Yüce Allah’tan gelen son ilahî hitap olarak insanlığa rehber kılınmıştır. “Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun!” (Kâf, 50/1) âyeti de onun ilahî menşeini ve azametini ifade eder.

Bu ulvî kitabın şânına uygun biçimde muamele etmek, mü’minin en temel sorumluluklarındandır. Kur’ân’a abdestsiz dokunmanın haram olduğuna dair hem âyet-i kerîmeler hem de sahih hadisler açık hükümler ortaya koymuştur. “Ona ancak temiz olanlar dokunabilir.” (Vâkıa, 56/79) âyeti, müfessirlerce hem Levh-i Mahfuz’daki Kur’ân hem de elimizdeki Mushaf için geçerli görülmüştür.

Hz. Peygamber (sav) de “Temiz olmadan Kur’ân’a dokunma!” (Hâkim, III, 552/6051) buyurarak, mü’minlere bu konuda titizlikle davranmayı emretmiştir. Nitekim sahâbeden Hz. Ömer’in, Müslüman olmadan önce kız kardeşinin elindeki Kur’ân sahifesine dokunmak istemesi üzerine “Sen necissin, temizlenmeden dokunamazsın.” uyarısıyla gusül abdesti alması, bu edebin ilk örneklerindendir.

Dört mezhep imamı Ebû Hanîfe, Mâlik, Şafiî ve Ahmed bin Hanbel’in de ittifakla belirttiği üzere, Mushaf’a abdestsiz dokunmak haramdır. Cünüp, hayızlı veya nifas hâlindeki kimselerin de Kur’ân’a el sürmeleri câiz değildir. Ancak dua ve zikir niyetiyle bazı âyetleri ezberden okumakta sakınca yoktur.

İmâm Mâlik, “Tâhir olmayan hiç kimse Mushaf’a, kapağının sapından bile dokunamaz.” diyerek bu konuda son derece hassas davranmıştır. Aynı şekilde selef âlimleri, Kur’ân’a hürmet için abdestsiz hadis rivayetinden dahi kaçınmışlardır.

Kur’ân’a tâzim yalnız temizlikle sınırlı değildir. Mushaf’ı yüksekçe bir yerde muhafaza etmek, üzerine başka şey koymamak, ona karşı edepli oturmak, yüzüne ve göğsüne sürerek öpmek gibi davranışlar, mü’minlerin tarih boyunca gösterdiği derin muhabbetin tezahürleridir.

İmâm Gazâlî, “Kur’ân okurken abdestli olmak, kıbleye yönelmek, baş eğmek ve ağır ağır okumak, rûha en fazla feyz kazandırır.” der. Sahabe efendilerimiz de sabah uyanınca Mushaf’ı öpüp bağırlarına basarak “Rabbimin ahdi!” diyerek okurlardı.

Kur’ân’a tâzim, Allah’a tâzimin bir yansımasıdır. “Kim Allah’ın şeâirine tâzim ederse, bu kalplerin takvâsındandır.” (Hac, 32) âyeti, mü’minin kalbinde yer alan saygının derecesini gösterir.

Netice itibarıyla Kur’ân-ı Kerîm’e dokunmak da okumak da ruh ve beden temizliğiyle mümkündür. Müslüman, Kur’ân’ı yalnız gözleriyle değil, kalbiyle de okumalı; onu saygıyla eline almalı, hayatına tatbik etmelidir.

Cenâb-ı Hak bizleri Kur’ân’a tâzim eden, onun hükümleriyle amel eden kullarından eylesin. Âmîn.