Akdeniz’i Osmanlı gölü yapan sır, İslam'a hizmet etme arzusu ve fedakarlık ruhuydu. Bu ruh, Osmanlı'nın Akdeniz'deki üstünlüğünü sağlamada kilit rol oynadı.

Orhan Gazi, Alâaddin Bey, Hâlid bin Velid (r.a.), Barbaros Hayreddin Paşa gibi tarihî şahsiyetler, fedakarlık ve teslimiyetin en güzel örneklerini sergileyerek bu başarıya katkı sağladılar.

Peygamberimizin Allah Korkusu: Derin Bir Takva Örneği Peygamberimizin Allah Korkusu: Derin Bir Takva Örneği

Akdeniz ve Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyası, bu büyük başarının sahnesiydi.

Osman Gazi’nin vefatından sonra Orhan Gazi döneminde başlayan süreç, Osmanlı’nın Akdeniz’deki hakimiyetini pekiştirdi ve Barbaros Hayreddin Paşa’nın döneminde zirveye ulaştı.

Fedakarlık, teslimiyet ve İslam'a hizmet etme arzusu, Osmanlı'nın başarılarının temelini oluşturuyordu. Bu değerler, hem liderler hem de sıradan askerler tarafından benimsenmişti.

Kuzey Afrika’da büyük bir güce sahip olan Barbaros Hayreddin Paşa, İslam'a daha iyi hizmet edebilmek adına emri altındaki toprakları Osmanlı'ya bağışladı ve Osmanlı Kaptan-ı Deryası olarak görev yaptı. Bu adım, Akdeniz'i bir Osmanlı gölü haline getirdi ve Avrupa’nın emellerini üç asır boyunca engelledi.

Babası Osman Gazi’nin vefatından sonra, Orhan Gazi’ye hitaben, "Kardeşim! Atamızın duası ve himmeti seninledir. O hayatta iken ordunun kumandasını sana vermişti. Dolayısıyla beylik sana aittir," diyerek fedakarlığın ve kardeşlik ruhunun en güzel örneğini sergiledi.

İslam ordularının büyük komutanı iken, Hazreti Ömer’in emriyle görevden alınıp Ebû Ubeyde bin Cerrah Hazretleri’nin emri altında bir nefer olarak görev yapmaya devam eden Hâlid bin Velid (r.a.), makam ve mevki hırsını bir kenara bırakarak teslimiyetin ve itaatin örneğini gösterdi.

 En büyük engel, insanın kendi benliğidir. Benlik, makam ve mevki hırsı, çevresindekilerin alkışları ve tahrikleri, fedakarlık ve teslimiyeti zorlaştıran en büyük unsurlardır. İslam akidesi, ortaklığa tahammül etmez; çünkü takdir Cenab-ı Hakk’a aittir.

  • Medine’deki Yahudi kabilelerinin reisleri ve hahamları, peygamberin alâmetlerini gördükleri halde mevki kaybetme korkusuyla Müslüman olmadılar.
  • Mekke müşriklerinden Velid bin Muğire, peygamberliği Hazreti Muhammed’e verilmesini hazmedemediği için enaniyetine yenik düştü.
  • Bizans kralı Herakliyus, İslam davetini vicdanen kabul ettiği halde, taht korkusu yüzünden imandan mahrum kaldı.

Enaniyet ve benlik uçurumlarından kurtulmak için insanın hiçliğe erişmesi gerekir. Bu şuur, insana Allah’ın azametini tefekkür ettirir ve nefsin menfi arzularını dizginlemeyi öğretir.

Sonuç: Akdeniz’i Osmanlı gölü haline getiren sır, fedakarlık, teslimiyet ve İslam’a hizmet etme arzusuydu. Bu değerleri benimseyen şahsiyetler, Osmanlı’nın başarısının ardındaki gerçek güçtü. Bu değerleri bugün de yaşatmak, ideal ve keyfiyetli insan yetiştirmek için en önemli görevimizdir.

Kaynak: Görsel Haber