Güncel

Rabia Meydanı’nın Sembolü, Şehit Esma Biltaci 10 yıl önce bu gün şehit edildi...

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) liderlerinden Muhammed el-Biltaci’nin Sisi cuntası tarafından şehit edilen kızı Esma'nın Rabiatul Adeviyye Meydanı'nda şehadetinin bugün onuncu yıldönümü.

Abone Ol

Küçük bir çocukken dahi okumaya çok meraklı, her zaman yaşıtlarından olgun, bilgili ve ahlaklı bir çocuk olarak anılan Esma’nın annesi onun bu durumu için şunları söylüyor: “Esma’ya hamileyken hacca gittim ve beni üstün özelliklere sahip bir kız çocuğuyla şereflendirmesi için Allah’a çok dua ettim. Duam kabul olmuş, o gerçekten öyle bir genç kızdı.”

Esma Biltaci, 17 yaşında şehit edildiğinde lise 3. sınıfta ve fen bilimleri bölümünde okuyordu. Hedefi doktor olup mazlum insanlara sağlık hizmeti ulaştırmaktı. Şehadetinden 4 ay önce Kur’an-ı Kerim hıfzını tamamlayarak hafızlık makamına yükselen Esma, her zaman okul birincisi olarak sürdürdüğü eğitim hayatının son yılındaydı ve kazanacağına kesin gözüyle bakılan üniversite sınavına girmesine bir yıl vardı.

Esma’nın kısacık hayatı Sisi cuntasının ülkede darbe yaparak Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanını görevden almasıyla değişti. Babası Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi İcra Komitesi Üyesi olarak görev yaptığı için darbecilerin hedefindeydi. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi gibi babası ve abisi tutuklanmış, yaşananlar sonrası darbe karşıtı halk meydanlara inmişti. Bir simge hâline gelen Rabiatul Adeviyye Meydanı, gösterilerin en yoğun olduğu yerlerden biriydi. Cunta, meydanların boşaltılması için baskılarını sürdürse de binlerce kişi derme çatma çadırlarda Adalet Nöbeti tutuyordu. Ta ki 14 Ağustos 2013 gününe kadar.

Sisi’ye bağlı güvenlik güçleri, 14 Ağustos sabahı namaz vaktinde Rabia Meydanı’na dört koldan müdahaleye başladı. Halka tanklardan ateş ediliyor, meydandaki çadırlar ateşe veriliyor, iş makinaları içlerinde insanların olduğu çadırların üzerine sürülüyordu. Bir anda alevler ve kanlar içinde kalan meydanda İhvan yöneticilerin çocukları özellikle hedef alınıyordu. Yaralılara yardım etmek için meydanda koşuşturan Esma, yoğun duman ve kurşunların arasında annesini bulmuş, elindeki pet şişeden su dökmesini istemişti, abdest tazelemek için... Sonra da “Yaralıların toplandığı çadıra gitmem gerek, orada durum çok kötü’ diyerek annesi Sena Biltaci’nin gözünün önünden kaybolmuştu.

14 Ağustos 2013 aynı zamanda Esma Biltaci’nin göğsünden aldığı kurşun darbesiyle şehit edildiği gündü. Meydandaki zor şartlar altında ilk müdahalesi yapılsa da Rabia Meydanında şehadete yürüdü. “Eğer şehadet olmasa, Esma’nın ayrılığına sabretmek mümkün olmazdı”diyen annesi, kızını aramak için yaralı çadırına gittiğinde Esma’nın son nefesini verişine şahit olmuştu. Devleti yıkma, terörist faaliyetlerde bulunma gibi onlarca farklı suçlama ile Mısır zindanlarında tutuklu olarak yargılanan ve hakkındaki idam hükmü hariç toplam 300 yıl hüküm giyen babası Muhammed Biltaci, kızının şehadetini hücrede öğrendi. Dışarıyla bağlantıları tamamen kesilen ve tüm insan haklarından mahrum bırakılan Biltaci, kızının cenazesine katılamadı.

Muhammed Biltaci’nin kızı Esma’nın şehadetinin ardından yazdığı veda mektubunu tekrardan hatırlayalım:

"Sevgili kızım ve değerli öğretmenim...

Sana elveda demiyorum bilakis yarın görüşmek üzere. Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri reddederek hürriyete sınırsızca aşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için sessizce yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi.

Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim, mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatul Adeviyye'de son kez bir araya geldiğimizde, "Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın" diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, "Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti vermesini temenni ediyorum" demiştim.

Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, "Bu gece senin düğün gecen mi" diye sordum. Sen de "Düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak" demiştin. Çarşamba günü, öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın da batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi.

Son vedanda yanında olamamam, son bir kez seni görememem, alnına son bir öpücük konduramamam ve senin cenaze namazını kıldırma şerefine nail olamamam beni derinden üzdü. Beni bunları yapmaktan alıkoyan, ölümden veya karanlık hücrelerden korku değil, uğruna canını verdiğin davayı (devrimin hedeflerine ulaşması) sürdürebilmekti.

Zalimlere karşı başın dik (göğsünü gere gere) direnirken gaddar kurşunlar göğsüne saplandı ve ruhun yüceldi. Ne kadar güzel bir azmin ve terbiye edilmiş bir nefsin vardı. İnanıyorum ki, sen Allah'a verdiğin söze sadakat gösterdin, Allah da sana verdiği söze... Öyle ki, şehadet şerefini bize değil de sana bahşetti.

Son olarak, sevgili kızım ve değerli öğretmenim...

Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere. Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser'de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah'a yakın, O'nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma..."

Kanlı darbenin 10. yılında da Mısır'da 2013 yılında başlayan süreç ilk günkü haliyle devam ediyor. Başta İhvan-ı Müslimin teşkilatının yöneticileri olmak üzere binlerce kişi hapishanelerde tutuluyor, cunta yargısı tarafından adil yargılama olmaksızın verilen idam cezaları infaz ediliyor ve silahlı mücadeleyi reddeden İhvan'ın hiçbir faaliyetine izin verilmeyerek oluşum ''terör örgütü'' olarak kabul ediliyor.