Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bunu bilselerdi!” (Ankebût, 29/64)
Bu ayet, insana içinde yaşadığı dünyanın hakikatini hatırlatır. Dünyanın süsleri, malları, makamları ve geçici zevkleri insanın gözünü kamaştırsa da, hepsi bir gün sona erecektir. Gerçek hayat, hiç bitmeyen ve ebedî olan ahiret hayatıdır. İnsan, bu dünyada sadece bir misafir, bir yolcudur. Asıl yurdu, Rabbine döneceği sonsuz âlemdir.
İnsana verilen nefis, onu daima dünyaya bağlamaya çalışır; mal, mülk, zevk ve eğlenceyle oyalayıp ebedî saadetten uzaklaştırır. Ancak insana aynı zamanda akıl gibi üstün bir nimet de verilmiştir. Aklını kullanan, nefsine yenik düşmeyen, geçici zevklere aldanmayan kişi hem bu dünyada huzuru bulur hem de ahirette kurtuluşa erer. Çünkü dünya kısadır, zevki geçicidir; ahiret ise sonsuzdur ve her şeyiyle gerçektir.
Bu hakikati kavrayan akıllı bir insan, geçici olana değil, kalıcı olana yönelir. Yunus Emre’nin şu mısralarında dile getirdiği gibi:
“Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan.”
Tefsir âlimleri bu ayetin, özellikle dünyaya aldanan ve ahireti unutan kimselere bir uyarı niteliği taşıdığını ifade eder. Çünkü ebedî olan ahiret hayatı karşısında dünya, çocukların oynadığı bir oyundan ibarettir. Buna rağmen dünya hayatının önemi yok değildir; aksine, ahiretin tarlasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu gerçeği “Dünya, ahiretin tarlasıdır.” hadisiyle ifade etmiştir. İnsan, bu dünyada ektiğini ahirette biçecektir.
Hz. Mevlânâ, bu ayetin özünü şu hikmetli sözüyle özetler:
“Evlâdım! Dünya ne altın ne gümüş, ne de mal mülktür. Dünya, seni Allah’tan alıkoyan her şeydir.”
Bu söz, “dünya” denildiğinde sadece maddeyi değil, insanı Rabbinden uzaklaştıran her şeyi anlamamız gerektiğini hatırlatır.
Dünya, bir uyku gibidir; ölüm ise uyanıştır. İnsan ölümle birlikte asıl hayata gözlerini açar. Rüyada görülen servet, uyanınca nasıl bir değer taşımazsa, dünyadaki mal ve makam da ölümle sona erer. Ancak iman, güzel ahlak ve salih ameller baki kalır; ahirette insana fayda sağlar.
Resûlullah (s.a.s.), kimi zaman sıkıntılı, kimi zaman refah içinde olduğu dönemlerde hep aynı gerçeği vurgulamıştır:
“Esas hayat, ahiret hayatıdır.” (Buhârî, Rikāk, 1)
Ankebût Suresi 64. âyet, işte bu gerçeği hatırlatarak insanı, geçici olan dünyaya değil, sonsuz olan ahiret hayatına hazırlanmaya davet eder.