Bismillahirrahmanirrahim
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat adlı eserinde Kur'ân'ın ilahi bir kelam olduğunu ve onun beşer sözü olarak kabul edilmesinin ne denli yanlış bir düşünce olduğunu şu sözlerle açıklıyor:
"Hem, Kur'ân'ı beşer kelâmı farz etmek, lâzım gelir ki, âsârıyla, tesirâtıyla, netâiciyle âlem-i insaniyetin bilmüşahede en ruhlu ve hayatfeşan, en hakikatli ve saadetresan, en cemiyetli ve mu'cizbeyan, âli meziyetleriyle yaldızlı bir Furkan'ın gizli hakikati—hâşâ—muavenetsiz, ilimsiz bir tek insanın fikrinin tasniâtı olsun."
Bu sözlerle Nursi, Kur'ân'ın olağanüstü içeriği, insanlığa verdiği derin dersler ve yol gösterici özelliklerinin, beşer aklının sınırlarını aşan bir seviyede olduğunu vurguluyor.
"Kur'ân kelâmullah olmazsa, Arştan ferşe düşer gibi sukut eder, ortada kalmaz. Mecma-ı hakaik iken, menba-ı hurafat olur."
Nursi, Kur'ân'ın beşer sözü olarak görülmesinin, onu en yüksek hakikatlerin merkezi olmaktan çıkarıp hurafelerin kaynağına dönüştüreceğini belirtiyor. Bu, onun ilahi kelam olduğunu inkâr etmenin, insan aklının en temel hakikatleri reddetmesi anlamına geleceğine dikkat çekiyor.
Bu vesileyle, Kur'ân'ın ilahi yönünü kavramak ve ona layıkıyla bağlanmak, imanımızı sağlamlaştırmak adına büyük bir öneme sahip.