Güncel

Komşusu Aç iken Tok Yatan Bizden Değildir Hadisi.

وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاً وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراًۙ "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez." (Nisa Sûresi, 36)

Abone Ol

Cenâb-ı Hak, herhangi bir hayır yoluna girmek isteyen Müslümana yardım eden kişiye de onun kazandığı sevâbın aynısını verir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Kim Allah yolunda cihâda gidecek bir gâziyi techîz eder, gerekli ihtiyaçlarını karşılarsa, âdeta cihâda gitmiş gibi sevap kazanır. Cihâda giden gâzinin arkada bıraktığı âilesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan kimse de sanki cihât yapmış gibi sevap kazanır.” (Buhârî, Cihâd, 38; Müslim, İmâre, 135-136)

Mü’minler birbirlerine yardım husûsunda, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binâlar gibidirler. Parmakları birbiri arasına geçirilerek kenetlenen ve gerektiğinde birbirini yıkayıp temizleyen iki ele benzerler ki biri diğerinin eksiğini tamamlar ve yanlışını düzeltir. Onu kirli göstermek, hatâsını ortaya çıkarmak için değil, temiz ve hayır üzere olması için gayret sarf eder.

Âlemlerin Fahr-i Ebedîsi ne güzel buyurmuştur:

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımını kesmez ve onu hakir görmez.” (Müslim, Birr, 32)

“…Mü’min mü’minin kardeşidir, onun geçimine yardım eder ve onu arkasından kötülüklere karşı korur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 49/4918)

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- de şöyle der:

“Mü’min, (din) kardeşinin aynasıdır. Onda bir ayıp gördüğünde onu düzeltir.” (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no: 238)

İslam Müslümanları kardeş olarak tarif etmiş birbirinin derdiyle dertlenmeyeni hakiki Mümin saymamıştır. Abdullah b. Abbas(r.a)’dan rivâyet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yanıbaşındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi mü’min değildir.”

Hadisimiz,”kardeş” ve “bir binanın taşları gibi birbirlerine kenetli” oldukları Yüce Allah tarafından tescil edilmiş bulunan Müslümanların, mümİn kardeşlerİne karşı sorumluluklarını hatırlatmaktadır. Hadisin aynı mânada olmakla beraber değişik ifadelerle bize intikal etmiş metinleri (şevâhidi) de bulmaktadır. Ne zaman sosyal duyarlık ve yardımlaşma üzerinde durulacak olsa, bu hadis-i şerif mutlaka hatırlanır. Hadisin bu son rivâyeti “aç olarak geceleyenin aç olduğunun bilinmesi halinde,” yardımcı olmayan müslümanın iyi bir müslüman olmadığını bildirmektedir. Bile bile ilgisiz kalmayı ve duyarsız davranmayı olgun mümin olmamanın delili saymaktadır. Yardımda bulunmak bir başlangıç değil, bir neticedir. Yardım yapma duygusu ve duyarlığı ise, o yardımın gerçek öncüsüdür.

Yardımda bulunmak bir başlangıç değil, bir neticedir. Yardım yapma duygusu ve duyarlığı ise, o yardımın gerçek âmili ve öncüsüdür. O halde yardımın bizzat kendisinden önce “yardım duygusu”nun gönüllerde yer etmiş olması esastır, imkanı olduğu halde çevresine yararlı olamayanlar, bu duyguyu gönüllerine yerleştirememiş olanlardır.

İnsanın mal ve benzeri imkânlarını çoğaltma gayretini tespit ile başlayan Tekâsür Sûresi’nin son âyet-i kerîmesinde buyurulur:

ثُمَّ لَتُسْئَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعٖ۪يمِ

“Sonra, yemîn olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız!” (et-Tekâsür, 8)

Her imkânın, nerede kullanıldığının, nasıl değerlendirildiğinin hesabı var. Maddî imkânlardan olduğu gibi, mânevî lütufların da hesabı var. Cenâb-ı Hak, bize îman lutfetti… En büyük, en yüce Peygamber’e bizi meccânen ümmet eyledi. Bu nimetlerin şükrünün ne olduğu üzerinde tefekkür etmemiz, hesabını buna göre vereceğimizi unutmamamız îcâb eder.

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashâbına ikrâm edip onları doyurmadan kendisi doymuyordu.

“Komşusu açken tok yatan mü’min değildir.” (Hâkim, II, 15) buyuruyordu.