Güncel

Kanlı 12 Eylül Darbesi'nin Ardından 43 Yıl Geçti

Türkiye'nin demokrasi tarihinde kara bir leke olarak anılan 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 43 yıl geçti. Ancak bu tarihi olayın yarattığı acılar, hala ilk günkü tazeliğini koruyor.

Abone Ol

Tarihsel bir perspektiften bakıldığında, 12 Eylül'e giden sürecin hazırlıkları yaklaşık 4 ay sürdü. Darbe planı, "Bayrak Harekatı" kod adıyla biliniyordu ve ordu komutanlarına uygulanması için 11 Temmuz 1980'de saat 04.00'te harekete geçilmesi emri verildi. Ancak Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki hükümet, 2 Temmuz'da güvenoyu aldı ve darbeciler bu planı ertelemek zorunda kaldı. Ancak tarih 12 Eylül'ü gösterdiğinde, darbe planı sabaha karşı uygulandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele geçirdi. Anayasayı kaldıran darbeciler, ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni feshederek antidemokratik faaliyetlerine hız verdiler.

Sıkıyönetim ilan edildikten sonra, sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki dernekleri kapattı. Siyasi partilerin faaliyetlerini engellediler ve birçok siyasetçiyi sürgüne gönderdiler. Bu dönemde darbeciler, insan haklarına yönelik korkunç ihlallere imza attılar. İdam kararları, bu dönemin en acı hatıralarından biri olarak hala hafızalarda canlılığını koruyor. Sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu, 9 Ekim 1980'de idam edildi. Erdal Eren adında 17 yaşındaki bir gencin ölüm cezası verildi ve despite Yargıtay'ın iki kez iptal etmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi kararıyla 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi. Kenan Evren'in bu konudaki çıkışı, darbecilerin insan haklarına saygı göstermeyeceklerinin açık bir göstergesiydi.

Demokrasinin askıya alındığı bu dönemde, 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı ve 7 binden fazla kişiye idam cezası talep edildi. Hukukun çiğnendiği bu karanlık dönemde, 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve 50 kişi idam edildi. Onlarca gazeteci binlerce yıl hapis cezasıyla tehdit edildi, 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı ve 30 bin kişi işlerinden edildi. Kültür ve sanat alanı da hedef alındı ve yaklaşık 1000 film, sakıncalı bulunduğu gerekçesiyle yasaklandı.

Darbeci generallerin belirlediği danışma meclisinin hazırladığı anayasa, 1982'de "güdümlü" bir referandumla yüzde 92 oy aldı. Darbeciler, anayasa içinde "geçici 15. madde" adı verilen bir düzenleme ekleyerek ömür boyu dokunulmazlık kazandılar ve potansiyel yargılamalara karşı koruma sağladılar. Ancak bu madde, 12 Eylül 2010 referandumuyla anayasadan çıkarıldı ve darbecilerin yargılanmasının önü açıldı. Referandumdan bir gün sonra, darbenin sorumluları hakkında suç duyuruları yapılmasının ardından Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.

Ancak Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın sağlık sorunları nedeniyle duruşmalara katılamamaları, video konferans yoluyla savunma yapmalarına neden oldu. İddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve darbeci generaller, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek" suçlamalarıyla yargılandılar. Mahkeme, 18 Haziran 2014'te Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'yı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ancak daha sonra bu ceza, müebbet hapse çevrildi. Ayrıca darbeci generallerin rütbeleri söküldü.

Ancak davanın Yargıtay aşamasına geçtiği sırada, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın ölümü nedeniyle dava düşürüldü. Sonuç olarak, darbeci generallerin yargılanması tam anlamıyla gerçekleşmedi. Bu tarihi olaylar, Türkiye'nin demokrasi mücadelesindeki önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor ve hala unutulmaz acılar bırakmış durumda.