Yazara göre, bu konu tarih boyunca varlığını sürdüren ve günümüzde de önemli bir tartışma konusu olan bir meseledir. İslam hukukçuları arasında da farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak birçok İslam hukukçusu, vade geciktirme cezasını caiz görmüştür. Ta'zir-i Bil-Mal konusu, borçların zamanını geciktirerek uğratılan değer kaybının tazmini üzerinde durulması gereken geniş bir alana sahiptir.
Yazar, günümüzdeki iletişim ve ulaşım araçlarının gelişimiyle dünya tüccarlarının etkileşiminin arttığını ve iktisadi dalgalanmaların bu tüccarları etkilediğini belirtiyor. Bu nedenle, değer kaybı konusunun günümüz şartlarında değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. İslam hukukçularının, zamanın ruhunu ve iktisadi bakış açısını iyi anlamaları gerektiğini ifade ediyor.
Yazar, İslam iktisadının gelişen ticaret şekillerine uyum sağlaması gerektiğini ve İslam ulemasının aktif bir şekilde bu konuları takip etmeleri gerektiğini dile getiriyor. Ayrıca, ticarette verilen vadenin aşılmaması gerektiğini ve vade aşımının cezasız bırakılmaması gerektiğini savunuyor. İktisadın belirli prensipler üzerine kurulması gerektiğini vurguluyor ve bu konunun göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ediyor.
Yazar, İslam iktisadının sürekli bir konu olduğunu ve günümüzde de güncel ihtiyaçlara cevap vermesi gerektiğini belirtiyor. İslam ulemasının, yeniliklere öncülük etmeleri ve cesur adımlar atmaları gerektiğini ifade ediyor. Son olarak, iktisadi konuların ilke ve prensipler üzerine kurulması gerektiğini ve göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor.
Cemal Çınar'ın Doğruhaber Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazısında İslam iktisadında Ta'zir-i Bil-Mal konusu ele alınarak, günümüz şartları ve İslam hukuku açısından değerlendirmeler yapılmaktadır.
Cemal Çınar'ın yazısının devamında, İslam iktisadının vadeyi geciktirmenin cezası konusunda günümüzdeki durumu ve önemi üzerinde durulmaktadır. Yazar, önceki İslam hukukçularının deynin gecikmesini tartışmalarının o dönemde anlaşılır olduğunu belirtirken, günümüzde vade aşımının neredeyse bir meslek gereksinimi gibi görüldüğünü ifade etmektedir. Bu sebeple, vadeyi aşmanın cezasız bırakılmasının artık mümkün olmadığına dikkat çekmektedir.
İktisadi konuların sadece tahalluklara ve temayüllere bırakılamayacağını savunan yazar, ticarette ilke ve prensiplerin belirlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. İslam iktisadının da güncel ihtiyaçları karşılamak üzere sürekli olarak yenilenmesi gerektiğini ifade ederken, İslam ulemasının etkin bir şekilde bu süreçte aktif olması gerektiğini belirtmektedir.
Cemal Çınar, İslam hukukçularının hukuki konuları içtihatlarla belirlemeleri gerektiğini söylerken, aynı zamanda zamanın ruhunu ve iktisadi bakış açısını da iyi anlamaları gerektiğine dikkat çekmektedir. İslam iktisadının Kur'an'da mali ve ticari kavramların fiili mazide istimrarıyla sık sık vurgulandığını belirten yazar, bu bağlamda vadeyi aşmanın cezasız bırakılmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Son olarak, Cemal Çınar, İslam ulemasının pasif bir şekilde geriden takip etmek yerine öncülük etmeleri gerektiğini ve zamanın ruhunu iyi okuyarak aktif bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. İslam iktisadının ilke ve prensiplerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini ve bu konuda cesur adımlar atılması gerektiğini ifade etmektedir.
Cemal Çınar'ın köşe yazısında, İslam iktisadında vadeyi geciktirmenin cezası konusu üzerine çağdaş bir değerlendirme yapılmaktadır. Yazar, günümüzdeki iktisadi koşulların ve ticaretin hızla değişmesiyle birlikte bu konunun öneminin arttığını ve İslam ulemasının bu konuda etkin rol alması gerektiğini vurgulamaktadır.
Yazının Tamamı
İslam iktisadında Ta’zir’i Bil-Mal(Vadeyi geciktirme cezası) konusu
İslam iktisadında, vadeyi geciktirmenin cezası tarihin tüm dönemlerinde varlığını sürdüren bir konudur. Vadeyi geciktirme konusu hem güncel ham de yaygın bir konudur. İslam hukukunda çokça tartışılan bir konudur. Bir kısım İslam hukukçularına göre caiz, bir kısmına göre faize benzer yönü olması hasebiyle caiz görülmemiştir. Başta imam Şafii olmak üzere birçok İslam hukukçusu vade geciktirme cezasını caiz görmüşlerdir. Çok geniş bir alanı olan Ta’ziri bil-mal konusu çeşit bakımından farklı başlıklara ayrılır. Ancak, borçların zamanını geciktirerek uğratılan değer kaybının tazmini ve bunun hükmü üzerinde durup anlamaya çalışacağz.
Daha önceki yazılarımızda “Rahs ve Galay”ı yazdık. Bu anlamda iktisadi konuları tamamen birbirinden bağımsız işleyemeyiz.
Günümüzde gelişen kitle iletişim ve ulaşım araçları dünyayı birbirine bağladı. Eskiden aynı çarşı ve pazarda yan yana olan tüccarlar sadece birbirini etkiliyordu. Günümüzde bu durum çok farklı bir boyuta ulaştı. Bundan böyle memleketlerin coğrafi sınırları kalsa bile, mali ve iktisadi sınırları kalkmış durumda. Bu bağlamda, dünyada yaşanan iktisadi dalgalanmaların etkileşim ve iletişimi dünya tüccarlarının tamamını etkileyecek duruma geldi.
Bu sebeple, mali değerlerin değişkenliğinin hızla yayılıp etkin olmadığı zamanda, değer kaybına yapılan tanımları bizim bugünün şartları içinde değerlendirmemiz gerekir. İslam iktisadında “Rahs ve Gala” Batı iktisadına göre “enflasyon ve devalüasyon” denilen konu mali gelirler babında üzerinde en çok durmamız gerekir. İslam hukukçularının içtihat ile belirledikleri hukuki konulara zamanın ruhu ve iktisadi muhayyel bakışıyla bakmalıyız. Zamanın ruhunu ulemamız her yönüyle iyi anlamalı. Ancak, zamanın iktisadi ruhunu çok daha iyi okunmalı.
Gelişen ve gittikçe çeşitlenen yeni ticaret şeklinin iktisadi aklını ulemamız geriden takip eden edilgen bir zihinden çıkmalı. En kısa zamanda aziz İslam uleması edilgen değil, etken konuma geçmeli. Aziz İslam ulemasının, elli yıl asrın önünde gidecek şekilde bir tefekkuha sahip olmaları gerekir. İslam iktisadının süreklilik arz eden bir konu olduğunu düşünerek her türlü tecdidi harekete öncülük etmede cesur adımlar atmalı. Kur’an’da mali ve ticari kavramların daha çok fiili muzari ile zikredilmesi bu anlamda çok manidar. Fiili mazide istimrar var.
İşte bu bağlamda, ticarette verilen vadeyi imkan olduğu halde aşmak cezasız bırakılmamalıdır.
Önceki İslam hukukçularının o günün kendi şartları içinde deynin gecikmesini tartışmaları anlaşılır bir husustur. Ama günümüz şartlarında vade aşınmasının nerdeyse bir meslek gereksinimi gözüyle bakılması sebebiyle cezasız bırakılması artık mümkün değildir.
İktisad konusu bir takım tahalluki temayüllere bırakılacak bir konu değildir. Ticarette, ilke ve prensipler konulmalı. Bu konu asla ve asla gönüle bırakılamaz.